logo

18 Ekim 2018

Cinayette fotoğrafın tamamını kaçırmayın


Kemal Öztürk
k.ozturk@gmail.com

Yeni Şafak ve Tvnet’teki Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili haberler, yazılar ve yorumlar nedeniyle birçok yabancı gazeteci arıyor bizleri.

Çin’den Amerika’ya, İngiltere’den Katar’a onlarca gazetecinin sorularında gördüğüm bir sorun var: Detayda boğulmak.
Cinayetin işleniş şekli, kullanılan yönetmeler, kişiler çok şaşırtıcı olduğu için gazeteciler bunun detayında boğulup kalıyor. Dolayısı ile haberlere yansıyan da fotoğrafın tamamı değil, detayı oluyor.

DETAYDA İNSANI KAYBEDEN SORULAR

Ses kaydı nasıl yapıldı? Saat üzerinden mi, başka şekilde mi?

Cemal Kaşıkçı önce öldürüldü, sonra mı parçalara ayrıldı?

Ceset nasıl parçalara ayrıldı? Testereyle mi, neşterle mi?

Öldürenler cesedi yanında mı götürdü?

Bunun gibi onlarca soru soruluyor ve bana göre asıl fotoğraf bu detaylar arsında kayboluyor.

Bu olay dünya tarihinde eşi görülmemiş bir cinayettir. Bir devlet, kendi konsolosluğunda bir insan, bir gazeteci öldürüyor. Bunu devlet görevlileri eliyle yapıyor. Yani devlet, vatandaşına hizmet için yaptığı resmi binasında, kendi vatandaşını öldürüyor.

Bu, devletler tarihinde benzerine rastlanmayan ve bir ülkeyi ‘haydut devlet’ yapan olaydır.

Ana fotoğraf da budur.

Bir de şunu unutmayalım. Cemal Kaşıkçı bir baba, bir eş, bir insandır. “Muhalif yazar” diyerek, onu insan kısmından koparmamak gerekir. ‘Bir muhalif öldürüldü’ cümlesi başka, ‘bir insan öldürüldü’ cümlesi başka anlam taşır insan zihninde.

Bunun haricinde kalan her şey haberin detay kısmına girer. Hatta bir kısmı magazin düzeyinde kalır.

ASIL FERYAT ETMEMİZ GEREKEN ŞEY

Hayret etmemiz gereken, yüksek sesle feryat etmemiz gereken şey, bir devletin kendi konsolosluğunda insan öldürmesidir.

Dünya devletlerinin, Birleşmiş Milletler’in, devlet yöneten insanların dikkat etmesi gereken şey şudur: Bu cinayet devlet algısını, güvenlik algısını, diplomatik misyonların imajını, devlet-vatandaş ilişkisini ve vatandaşın can güvenliğinden sorumlu devlet misyonunu yerle bir etmiştir.

Düşünün! Cinayet işleyen katilleri yakalamak için kurduğumuz ve yönettiğimiz devlet, bizzat cinayet işliyorsa, o zaman büyük bir kaos var demektir ortada.

Artık bütün konsoloslukları, büyükelçilikleri ‘insan öldürülebilir mekân’ haline sokan bir cinayettir bu. Tahrip ettiği şey, Cemal Kaşıkçı’nın bedeninden daha çok, insanın devletine olan güvenidir.

Bundan sonra dünyada hiç kimse Umre/Hac için vize almaya ya da haber için bir şey sormaya Suud konsolosluğuna korkmadan gidemeyecektir. Zira Suud devletine ait hiçbir mekân, kurum, kuruluş ve resmi görevli artık güvenilir değildir.

DEVLET-VATANDAŞ İLİŞKİSİNE DARBE

Eğer bu cinayet aydınlatılmazsa, katiller bulunmazsa, ya da cezalandırılmazsa, insanlar, diğer devletlerin de işledikleri cinayetlerin üstünün örtülebilir olduğunu düşünecek ve büyük bir korku içinde yaşayacaklardır.

Bireysel işlenmiş bir cinayetin yarattığı travma bu denli ürkütücü ve tahrip edici olamaz. ‘Devlet, konsolosluğunda adam öldürüyor’ cümlesi, en sıradan insanı bile büyük korkulara sokuyor.

Amerika, Suud ile olan ticari ilişkilerini bozmamak adına konuyu başka bir yere kaydırmak için çaba harcıyor. Lakin bunun sonuçlarının kendi toplumu da dâhil, insanlar üzerinde çok derin travmalar bırakacağını da unutmamalı.

SIĞINILACAK LİMAN ÜLKE ALGISINA SALDIRI

Türkiye, bu yüzden çok büyük sorumluluk taşıyor. ABD bu meseleyi örtmeye çalışsa bile Türkiye asla bunu yapmayacaktır.

Zira bizim topraklarımız yüzlerce yıldır masumların sığınağı olmuş bir limandır. Cinayet, bu limana bir saldırıdır aynı zamanda.

Bize sığınan, ‘aman’ dileyen insanların canı bize emanettir. Bu ülke, bu şehir insanların güvenle yaşadığı yerlerdir. Bu algıyı zedeleyecek olan da bu cinayettir.

Bu cinayet bizim mazlumları koruyan yanımıza yapılmış bir saldırıdır aynı zamanda. Ve bu ülkeye sığınan tüm insanlara da bir gözdağıdır. İşte bunu tersine çevirmek zorundayız.

CİNAYETİ İŞLEYENLERE İBRETLİK CEZA VERİLMELİ

Kaşıkçı’nın öldürülme şekli kuşkusuz tüyler ürperten, insanı deliye döndüren tarzdadır. Görülmemiş bu vahşi yöntem, her türlü haber olmayı ve konuşulmayı gerektiriyor. Şuna da eminim: Tüm detaylar resmi olarak açıklandıktan sonra belki de yüz yıl konuşulacak kadar ürkütücü ve vahşi bir cinayettir.

Ancak bunlardan daha önemlisi fotoğrafın tamamıdır. O fotoğraf, devlet-vatandaş ilişkisinde, insanı ortadan kaldıran, tüm fikirlerimizi altüst edecek bir travmayı gösteriyor.

Eğer bir ülkenin konsolosluğunda ‘insan kesiliyorsa’, dünyada hepimiz için güvenli bir yer kalmamış demektir.

Bu yüzdendir ki, cinayeti işleyenlere, azmettirenlere öylesine güçlü cezalar verilmelidir ki, bir daha hiçbir insanoğlunun, hiçbir devlet görevlisinin aklına, bir daha böyle cinayetler işlemek gelmesin.

Bunu, devleti yönetenlerin vatandaşları için, biz gazetecilerin de mesleğimiz için takip etmesi gerekir.

Aksi takdirde bu dünyada hiç kimse güvende olmayacaktır.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
451 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...