logo

02 Eylül 2014

Ümmetle özdeşleşme


Atasoy Müftüoğlu
basaksehirnet.com@gmail.com

Geçmişe doğru düşünmek, geçmişte yaşamak; geçmişin sorunları, çatışmaları, karşıtlıkları içerisinde yaşamak anlamına gelir. Geçmişe doğru düşünmek ve yaşamak, yeni dünyanın, yeni gerçeklerin, yeni koşulların farkına varmadan yaşamak demektir. Bu nedenle, geçmişe yönelik ilgilerin sınırlarını belirlemek gerekir. Ortak tarih ve medeniyet bilincinin geçmiş olması, tarihin mezhep bencillikleri temelinde kullanılıyor olması, geçmişe yönelik ilgilerimizin sağlam bilgiler temelinde ve eleştirel bir dikkatle değerlendirilmediğini gösterir. Günümüzde, Ümmet’le özdeşleşmek yerine, mezheple özdeşleşmek mezhepçi ve ulusalcı geçmişin yeniden kurgulanması/üretilmesi, en güçlü İslami bağların kaybedildiğine işaret etiği gibi, İslam Ümmeti’ne özgü siyasal bir kimliğin oluşumunu da imkansız kılıyor. Mezhepçi ve etnik akılsızlıklar, idraksizlikler, İslami temel bağlılıkların aleyhine gelişen yerel bağlılık biçimlerini öne çıkarıyor. Ulusal geçmişin, mezhepçi geçmişinin yeniden icat edilmesi sömürgeci etkilerden henüz bağımsızlaşamadığımızı gösterir. Hiçbir şekilde coğrafi/kültürel etkenleri dikkate almayan, sömürgeci ihtiraslara ve zorbalıklar göre belirlenen sınırlara kutsallık kazandırmak kadar büyük bir saçmalık olamaz.

Sömürgecilik, biçim/yöntem/içerik değiştirerek bugün de eksiksiz bir biçimde sürüyor. Bugün, bütün toplumlarda ‘Beyaz Adam’ın’ tarih görüşü, dünya görüşü, hayat tarzı, kültür ve uygarlık değerleri okutuluyor, öğretiliyor. Toplumlarımız hayatlarını İslami anlamda değil, Beyaz Adam’ın kültür ve uygarlık tarzı doğrultusunda şekillendiriyor. Ortak Ümmet bilincine/kimliğine/kültürüne/ahlakına/perspektifine sahip olmadığımız için, hayatlarımız sömürge dönemlerine özgü bir psikoloji içerisinde geçiyor.

MİTOLOJİK TARİH YAKLAŞIMLARI

Siyasal kültürden, bilinçten yoksun bulunduğumuz için, hayati sorunlar ve öncelikler etrafında bir gündem oluşturamıyor, zihinsel sömürüye karşı, kültürel bir özgürlük mücadelesinden söz edemiyoruz. İslam dünyasının sorunlu/muhtaç bölgelerine maddi yardımlarda bulunmak üzere sayısız kuruluş yarış içerisinde, ancak, İslam dünyası toplumlarına zihinsel anlamda yardımda bulunacak tek bir kuruluşa dahi sahip bulunmuyoruz. Filistin’e ve Gazze’ye gıda/ilaç ve benzeri yardımlarda bulunuyor, ancak siyasal yardımda bulunamıyoruz. İhtiyaç sahiplerine zihinsel yardımda bulunacakların, siyasal yardımda bulunacakların da, zihinsel-siyasal bağımsızlık içerisinde bulunmaları gerekiyor.

NEONURCULUK AKIMININ HİZMET SLOGANI: ‘HOŞGÖRÜ’

Tek boyutlu algılar, tek boyutlu inançlar, ancak mezhepçi ve ulusalcı fanatizmler üretebiliyor. Tevhid ve Ümmet bilincine yabancılaşmamız, zihinsel köleliğimizle, zihinsel köleliğimizin hikayesi ile doğrudan ilgilidir. Aziz İslam Ümmeti’ni bir bütünlük içerisinde kuşatan bir tarih bilincine sahip bulunsaydık, zihinsel sömürgecilik karşısında, her tür sömürgecilik karşısında bir isyan bilincine de sahip olabilecektik. Bugün, Ümmet mutabakatı üzerinde çalışan kadrolarımız, bilim adamlarımız, entelektüellerimiz ve aktivistlerimiz yok. Herkes ancak, mezhep mutabakatı üzerinde çalışıyor. Bu nedenledir ki, ulusal gelenekler, mezhepçi gelenekler din haline geliyor. Radikal inisiyatifler geliştiremediğimiz için, tarih kendisini mezhepçilik bağlamında tekrar ediyor. Hepimiz, mitolojik tarih yaklaşımlarının yanıltıcı etkilerine maruz bırakılıyoruz.

Her tür iktidar, her mezhepçi akın, her kültür, her cemaat vb. mitolojik tarih/kültür yorumlarıyla iktidarlarına meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Mezhepçi propogandaya katılan herkes, kendisini taraf olarak konumlandırıyor ve sonra, biz ve onlar tarzında bir dil kullanmaya başlıyor. Böyle bir ortamda mitlere/efsanelere/rüyâlara dayalı klişeler havalarda uçuşuyor. Bütün bunlar, yüksek bilinç/terbiye/incelik yoksunluğundan kaynaklanıyor. Toplumlarımızda hiçbir cemaat, mensuplarının bireyselliklerine izin vermiyor, herkesin bireyselliklerinden feragat etmesi isteniyor. Dayanışma/birörnekleşme/homojenleşme dayatılıyor. Cemaat tasarımı, icat edilen menkıbeler yoluyla gerçekleştiriliyor. Neonurculuk akımının hizmet sloganı haline getirdiği ‘hoşgörü’, bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler tarzı bir slogandan ibarettir. Hoşgörü, her tür yabancılaşmanın anlayışla karşılanması anlamına geliyor.

NİCELLEŞMENİN VE METALAŞMANIN İŞGALİ VE SALDIRISI

Hangi amaca yönelik olarak üretilirse üretilsin, masal/menkıbe/rüya/mitoloji üretmek, hiçbir mezhebe, hiçbir cemaate, hiçbir siyasete niteliksel anlamda hiçbir şey kazandırmaz. Gerçek bir tarih bilincine, gerçek bir tarih felsefesi perspektifine sahip olan toplumlar, kültürler hiçbir mitolojik hamasi kurguya itibar etmezler. Mezhepçi mitlere tutunmak, İslami yorumları şu ya da bu mezhep lehine veya aleyhine çarpıtmak Ümmet davasına ihanet anlamı taşır.

Mezhepçi- hizipçi, cemaatçi, milliyetçi bir yoruma kapanmak, hakkaniyet ve adalet duygusundan bağımsız hareket etmek demektir. Bir Müslüman için, mezhep ve hizip sınırlarını aşamamak kadar büyük bir talihsizlik olamaz. Bütün Müslümanların mezhepçi, cemaatçi mitolojileri sorgulayabilecek bir yeteneğe sahip olmaları hayati önemi olan bir konudur. Kainler ve propagandacılar karşısında, hepimiz çok üst düzey bir eleştirel yeteneğe sahip olabilmeliyiz. Her tür indirgemecilik, tek yoruma aşırı düşüncesiz bağlılık yıkıcı sorunlar doğurur. Toplumlarımızda tek yoruma dayalı aşırılılıkları kontrol edebilecek bir otoriteden yoksun oluşumuz ayrı bir hikayenin konusudur. Bugünün dünyasında hayatın her alanı nicelleşmenin ve metalaşmanın işgali ve saldırısı altında bulunduğu içi, hiçbir sorun, hiçbir konu, nitelik zemininde konuşulamıyor, tartışılamıyor. Bütünlüklü bir anlam sistemine bağlanmamak, bu doğrultuda sorumluluk almamak, bütünlük bilincini umursamamak, kayıtsız kalmamak insanları çok ucuz, çok bayağı tercihlere, bencil ve dar görüşlü çıkarlara sürüklüyor.

Share
709 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...