logo

96 yaşında mıyız, 91 mi? Yoksa?..


Ali İhsan Karahasanoğlu
a.karahasanoglu@gmail.com

Cumhuriyet, çoğunluk demek.. Halk çoğunluğu demek.. Halkın çoğunluğunun yönetimi demek..

Bu anlamı ile bizim cumhuriyet ile bir tartışmamız olabilir mi?

Olmaması gerekir!

Peki, dindar insanların cumhuriyet ile kavgası varmış gibi oluşan görüntü nereden kaynaklanıyor?

Şuradan kaynaklanıyor..

Cumhuriyet, tek kişinin belirlediği meclis ile kabul edilmemeli idi..

Halkın çoğunluğunun tercihi ile kabul edilmeli idi..

“Eee.. Kabul edilmiş.. Meclisi gerçek bir seçim sonucunda oluşturacak olsak da, aynı cumhuriyet ilan edilecek ise, sıkıntı nerede? Ha halkın çoğunluğu kabul etmiş.. Ha bir kişi.. İkisinde de cumhuriyet kabul edilmiş, ne fark var ki?” diyebilirsiniz..

Şeklen haklı da olabilirsiniz.

Ama “doğru iliklenmeyen ilk düğme” örneğindeki gibi..

Yanlış ile başlarsanız.. Yanlış ile devam edersiniz..

Nitekim sonrasında yaşanılanlarda..

Adı cumhuriyet de olsa..

Günlük hayatımızda, cumhurun isteği dışında gerçekleştirilen icraattaki hatalarla ilgili olarak, bana cevap veremezsiniz..

Mesela?..

Mesela, Medeni Kanun, İsviçre’den iktibasla niye alındı? Nasıl alındı? Halk kararı ile mi alındı?

Veya şöyle soralım:

Cumhuriyet; Medeni Kanun’un, inancı Hıristiyanlığa dayanan bir ülkeden, İsviçre’den alınması demek midir?

Müslüman bir ülkeye, Hıristiyanlığın ilkelerinden hareketle yazılmış bir kanunun dayatılması demek midir?

“Cumhuriyet” kavramını doğru anlamlandırdığınızda, buna izin çıkar mı?

Bence çıkmaz..

Çıkmamalı..

Cumhuriyet, bunu halka sorar.

Halk kabul ederse, o kanun iktibas edilir.

Halk kabul etmezse, iktibas edilmez..

Cumhuriyet halk çoğunluğunun yönetimi ise..

Tepedeki üç isim, “İsviçre kanunu çok güzel.. Alalım gitsin” demesi ile.. Medeni Kanun alınmaz..

Sorun sadece Medeni Kanun değil.

Ceza Kanunu da öyle..

“Cumhuriyet” diyorsanız.

“Halk yönetimi” diyorsanız..

Halka soracaksınız..

“İstiyor musunuz, Mussolini Ceza Kanunu’nu?” diyeceksiniz.

İstiyorlarsa, benim için yine sorun var ama..

Cumhuriyet için sorun olmayacağını kabul ederim..

Alfabe değişikliği mi yapacaksınız?

Halka sormalısınız..

Meclisi bir kişi belirlemiş.

Sonra o meclis, kendisini belirleyen kişiyi cumhurbaşkanı seçmiş..

O cumhurbaşkanı, “Latin alfabesine geçmemiz lazım” deyince..

Latin alfabesine geçivermişiz..

Şimdi buna, “Cumhuriyet” diyoruz..

Cumhur bu işin neresinde ise?

Cumhuriyet bu değişikliğin neresinde ise?

Bitti mi, içi boş “Cumhuriyet”in pratikteki karşılığı?..

Bitmedi..

Yıllarca tek parti ile yönetilmişiz..

Cumhuriyet kavramı ve ikinci parti kurulmasına izin verilmemesini yan yana koyabilir misiniz?..

Nasıl olabilir bu?

Nasıl kabul edilebilir?

Mümkün değil..

Cumhuriyet diyorsanız, çoğunluğu elde etmelisiniz..

Çoğunluğu elde etmeniz için, azınlıkta kalanlar da olmalı..

Alternatifi kabul etmek zorundasınız..

“Alternatif yok” diyorsanız.

“Aday olmak için, Cumhuriyet Halk Partisi’nin çatısı altında olmak zorundasınız” diyorsanız.

Onun adı cumhuriyet nasıl olabilir?

Diyeceksiniz ki, “1950’den sonrasını, artık cumhuriyet olarak görüyorsundur, herhalde..”

Yoo..

Niye böyle söylüyorum?

Çünkü bir işin başı ne ise, sonrası da odur..

1950’de Cumhuriyete geçti isek..

1960’ta olan nedir?

“Cumhuriyete sahip çıkma” adı altında, halkın seçtiklerinin devrilmesi değil midir?

Halkın seçtiklerinin devrilip, ardından da o günün bayram olarak kutlanması, cumhuriyet midir?

“1923’te, bir kişi meclisi belirledi. Meclis de o kişiyi cumhurbaşkanı seçti” diyoruz.

Sonrasında da..

“Yine meclise hiç iş bırakmadan, hemen her köklü değişimi yine bir kişi tercih etti, meclis de tasdik etmekle yetindi” diyoruz..

Bunun bir başka versiyonunu da..

1960’ta, görüyoruz.

“Halk seçmişse seçmiş. Meclis oluşmuşsa oluşmuş.. Bunlar çok önemli şeyler değil” diyen..

“Cumhuriyetin sahibi biziz” diyen bir avuç elit kesim işaret etmiş.

Ordu sivil yönetimi devirmiş.

Ve bize tanıtım yapılıyor, “96 yıllık Cumhuriyet!”

Bari darbe dönemlerini çıkarın, cumhuriyetin yaşından.

1 yıl 1960 darbesinden.

3 yıl 1980 darbesinden.

1 yıl da 28 Şubat darbesinden.

Ve, “Cumhuriyet 91 yaşında” deyin..

Ha, şimdiden söyleyeyim de..

Bana, sonrasında “Mızıkçılık yaptın” demeyin..

Ben “91 yaşında”ya da itiraz ediyorum..

Siz, başörtü yasağını bu ülkede yıllarca acımasızca uyguladı iseniz..

Halkın parası ile yapılan imam hatip okullarının kapısına kilit vurdu iseniz..

Cumhuriyetten nasıl bahsedersiniz?

Milletin tepesine oturtulan Anayasa Mahkemesi, “Başörtü kullanmak, cumhuriyet düşmanlığıdır” diye kararlar verdi ise..

Asker tehdidi altında, imam hatip ortaokullarını kapatmak için 8 yıl kesintisiz eğitime geçmiş iseniz..

“Bu işin 5+3 olması mümkün. Derdiniz gerçekten çocukların 8 yıl eğitim görmesinin zorunluluğu ise..” denildiği halde..

“Siz çocukların okumasına karşı mısınız” diye söylem geliştirip, çaktırmadan, kesintisiz eğitim adı altında, imam hatiplerin orta kısımlarını kapatırsanız..

Bunu yapmak için, meşru hükümeti devirip, yerine zoraki kurulmuş bir hükümete sopa gösterirseniz..

Bunun adı, nasıl cumhuriyet olabilir ki?

Dolayısı ile.

Sadece şekli açıdan darbe yıllarına değil..

Mana itibariyle darbecilerin hükümlerinin geçtiği yılları da, cumhuriyetin yaşından çıkarmamız lazım..

Şimdi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, vermiş başörtülü bir kızın eline Nutuk’u..

“İstediğim eğitimi alıyor, özgürce okuyorum: Bizim adımız cumhuriyet” dedirtmiş..

Oysa daha 6 yıl önce, o kız, o örtüsü ile üniversitenin kapısından kovuluyordu.

Hem de, Mansur Yavaş’ın şimdi aday olduğu CHP’lilerin baskıları ile.

CHP’li milletvekillerinin tehditleri ile.

Cumhuriyet, evet..

Ama düne kadar uygulanan despot cumhuriyet değil..

Halkı “maraba” yerine koyan cumhuriyet değil..

“Değiştirilmez, değiştirilmesi teklif dahi olunamaz” kuralları ile halka dayatılan cumhuriyet değil..

Halkın, gerçekten söz sahibi olduğu bir Cumhuriyet!

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
326 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...