logo

05 Ocak 2019

Laylon faşistler!


admin
yeryuzubasin@gmail.com

Aslında bu konuda yazmayacaktım. Bezdim çünkü bu konuda yazmaktan. Ama bezdiğim başka bir şey varsa o da faşizmin ve yabancı karşıtlığının yükselişidir. O yüzden “yine de bir gayret etmek gerekir” diyerek kalem oynatmayı deneyeceğim.

Önce hatırlayalım: Yılbaşı akşamı Taksim Meydanı’nda bir grup Suriyeli mülteci ve bir miktar Arap turist bayrak açıp halay çektiler. Benim açımdan ilginç bir görüntüydü bu. Ülkemizde yerleşik hale gelmiş Suriyelilerin ve Taksim’i merkez üs haline getirmiş Arap turistlerin “yılbaşı” denilen olayı halayla kutlamalarını “ilginç” bulmayayım da ne yapayım? Sosyoloji ilmini, sosyologları ve ülke sosyolojisini düşünmeyi itiyat haline getirenleri bir miktar ilgilendiren bir ilginçlik hem de.

Fakat mesele burada kalmadı değil mi? Faşistliğini ve yabancı düşmanlığını Kemalizm, milliyetçilik, solculuk, yerlicilik, millicilik, İslâmcılık ya da liberalizm elbisesinin hemen altına giyinmiş bir takım kimseler bu görüntü üzerinden tabiri caizse “yükselsin faşizmin bayrağı” diyerek salındılar meydan yerinde.

Temelde iki tezleri vardı bu grubun. İlk tezleri “efendim, bizim Mehmetçiğimiz Suriye’de can verirken bu Suriyeli mültecilerin burada böyle eğlenmesi kanımıza dokunuyor” idi.

Her bakımdan saçma bu tezin saçmalığını kalemimizin döndüğü kadar izah etmeye çalışalım. Öncelikle, Taksim Meydanı’nda açılan bayrağın Özgür Suriye Ordusu’nun kullandığı Suriye bayrağı olduğunu tespitle başlayalım işe. Ardından da Suriye’de Özgür Suriye Ordusu bileşenlerinin Mehmetçiğimizle bazen sırt sırta, bazen omuz omuza, bazen de Mehmetçiğimizin önünde savaştığını hatırlatalım.

Diğer yandan, “x’ler savaşırken y’ler burada eğleniyor” kalıbı bir başka bakımdan da saçma. Allah göstermesin elbette, misal Türkiye’ye bir şey olduğunda, ülkemiz bir savaş durumuna geçtiğinde ben ülkem için savaşmayı seçerim. Ancak aramızda ülkemiz için savaşmayı seçmek yerine market kuyruğuna dizileceklerin, ATM sırasına gireceklerin, evlerinin ışıklarını sıkı sıkıya kapatacakların olduğunu da bilirim. Çok da uzağa gitmeme lüzum yok bu gerçeğin böyle olduğunu anlamam için. 15 Temmuz gecesi gayet yeterli bir “delil galerisi” serdi önüme.

Gelelim ikinci teze. Bu grup diyor ki “efendim, yaşlılar, kadınlar ve çocuklar gelsin gelecekse de, genç erkekler toprakları için savaşmak yerine niçin Türkiye’dedirler?”

İlk anda neredeyse hak verecek gibi oluyorsunuz bu teze. Doğru yani. “Gencecik adamsın, git savaş” değil mi? Değil tabii ki. İnsanların savaştan kaçma hakları vardır. Göç etme hakları vardır. Hicret etme hakları vardır. Yaşları ya da cinsiyetleri ne olursa olsun böyledir bu.

Kaldı ki “Suriyeli genç erkekler” meselesi de tam olarak öyle değil. Hemen hemen 6-7 yaşlı, kadın ve çocuğa bir Suriyeli genç erkek refakat ediyor anladığım kadarıyla. Bu da son derece normal… Ne yani, başka bir ülkeye göç edecek kadını, çocuğu, yaşlıyı bir başlarına mı gönderselerdi? Ekonomileri, korunmaları, barınmaları nasıl olacaktı?

Biraz daha ilerletelim mi konuyu?

Şu mu: “Yılbaşında eğlenmek, yılbaşı kutlaması yapmak herkesin hakkıdır; ancak sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaları kaydıyla. Suriyelilerin, hele Suriyeli genç erkeklerin eğlenmeye hakları yoktur.” İşte yabancı düşmanlığı tam budur, faşizm tam budur. Bunun nitelik olarak Almanya’da Türklere, Fransa’da Mağriplilere yönelen yabancı düşmanlığından, merkez Avrupa’yı kasıp kavuran İslâmofobi’den zerre farkı yoktur.

Şunu biliyorum tabii ki. Bu kadar çok mülteci hangi ülkeye gitse orada bir tedirginlik oluşur, mülteciler üzerinden gelişen kimi sorunlar olur. Fakat bir hakkı da teslim etmek gerekir. Türkiye, mülteci yönetimi meselesini büyük bir başarıyla halletmiştir. Ne suç oranı yükselmiştir, ne büyük toplumsal patlamalar yaşanmıştır… Kendisine yakışanı yapmıştır ülkemiz ve bizim bununla gurur duymamız gerekir.

“TOKİ Suriyelilere ev dağıtıyor”, “Suriyeliler PTT’den maaş alıyorlar”, “dilencilerin tamamı Suriyeli”, “Suriyelilerin dükkânlarından vergi alınmıyor”, “Suriyeliler istedikleri üniversitede sınavsız okuyorlar”, “Suriyeli hastaların diş protezlerine kadar her şey ücretsiz” gibi devasa yalanları yayarak yabancı düşmanlığını körükleyen faşist pisliklere rağmen Türkiye genel olarak çok önemli, çok kritik bir sınavı başarıyla atlatıyor.

Son söz: Suriye, Irak, Afganistan, Ermenistan, Afrika ülkeleri ve benzerlerinden ülkemize gelen mülteci ve göçmen topluluklara nasıl davrandığımız bir çeşit turnusol kâğıdıdır. İnsanı faşistten, hakikiyi “laylon”dan ayıran bir turnusol kâğıdı. Üç beş faşist pisliğin propagandasına alet olup tuzağa düşersek vay insanlığımızın haline…

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
Share
536 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...