logo

18 Eylül 2019

Yolsuzluk soruşturmasının yayın yasağı altı yıl sonra kalktı


Elif Çakır
e.cakir@gmail.com

Hiç kuşkusuz ki, görünürde amaç yolsuzluk ve rüşvet olsa da 17/25 Aralık operasyonu AK Parti hükümetine darbe vurmayı hedefleyen bir kalkışmaydı. Bu, iflah olmaz AK Parti karşıtlarının dahi kabul ettiği bir gerçek.

Bu gerçekle birlikte bir de yapılması gereken bir şey vardı. O da şuydu: Suçlamaların hedefinde olan ‘4 Bakanın’ vicdanlarda ve tarih önünde aklanabilmeleri için hem de partilerini töhmet altında bırakmamak için yargı denetimlerinden geçmeleri… İşte bu atılması gereken bir adımdı ve 17/25 Aralık operasyonuna dair bir başka gerçekti.

Nitekim Türkiye’yi şiddetli bir türbülansa sokan o kalkışmanın ilk operasyonun ardından yani henüz ikinci deneme olan 25 Aralık operasyonu yapılmadan AK Parti hükümetinin Başbakanı Tayyip Erdoğan şöyle demişti:

“Biz yola çıkarken 3Y ile mücadele dedik; yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar. Yolsuzluğa 11 yıl boyunca asla müsamaha göstermedik, göstermeyiz.” (21 Aralık 2013)

Sayın Erdoğan 25 Aralık operasyonunun gündüzünde partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında da şöyle demişti:

“AK Parti yolsuzluklara göz yummaz, müsamaha göstermez. Zira varlık sebebimiz yolsuzlukla mücadeledir. Bizi 11 yıldır iktidarda tutan en başta dürüstlüğümüzdür. Buradan aziz milletime bir kez daha bunun sözünü veriyorum. Milletim müsterih olsun, milletim gönlünü ferah tutsun, bize güvensin. Bu, iddialar doğru ise gereği ne ise yapılacaktır. Çürükleri temizleriz ya da temizlenmesi için gerekeni yaparız.”

Erdoğan operasyonların ilk gününde bu kadar net konuşmuştu. Yerel seçimlerde, partisini eleştirenlerin bu eleştirilerini bir kenara bırakarak 29 Mart 2014 yerel seçimlerinde destek oyu vermesinin nedeni sanırım Sayın Erdoğan’ın “İçimizdeki çürükleri temizleyeceğiz” sözü olmuştu. Erdoğan aynı konuşmada şu sözlerle “hukuka ve yasalara” da vurgu yapmıştı:

“Biz ilkelerle hareket eden bir partiyiz, iktidarız. Hukukla hareket edeceğiz. Anayasayla yasalarla hareket edeceğiz. Devlet kurumlarının hiçbirini töhmet altında bırakmayız” (25 Aralık 2013)

Nitekim yolsuzlukla, rüşvetle, haksız hediye iddialarıyla bağlantılı olan “4 Bakan” 25 Aralık tarihinde görevlerinden istifa ettiler.

Daha doğrusu görevlerinden alındılar.

Ve Erdoğan, 25 Aralık operasyonundan dört gün sonra Manisa’da katıldığı toplu açılış töreninde zihinlere kazınan şu sözleri söyleyecekti:

“Evladım olsa, yolsuzlukla mücadelede prim vermeyiz.” (29 Aralık 2013)

H H H

5 Mayıs 2014 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda “dört bakan” hakkında Meclis Soruşturma Komisyonu kurulmasına karar verildi. AK Parti milletvekillerinin verdiği soruşturma önergesinin gizli oylamasında 469 oy kullanıldı. 453 milletvekili kabul, 9 milletvekili ise ret oyu kullandı.

Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine tam bir ay kala 9 Temmuz 2014’te 9 AK Partili, 4 CHP’li ve 1’er de MHP ve HDP’li milletvekilinin görev aldığı ‘Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’ kuruldu.

Aslında her şey tam da AK Parti’nin vaat ettiği gibi Anayasaya, hukuka ve yasalara uygun bir şekilde seyrediyordu.

Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar AK Parti’li yetkililer her platformda “yolsuzluğa, rüşvete asla müsamaha göstermeyeceklerini ve bunun gereğini yapacaklarını” söylediler.

Ancak sonrasında gelişmeler farklı oldu.

Komisyon çalışmaya başladı. Çıkacak sonuca göre “4 Bakanın” gerekirse Yüce Divan’a gidebileceği tartışılmaya başlandı. Komisyon çalışmasını bitirmesine rağmen ‘4 Bakan’ hakkında bir türlü nihai kararını veremedi. Karar sürekli ertelendi. AK Parti’nin Yüce Divan’a karşı olduğu haberleri yayılmaya başladı.

Medyada, dönemin TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in “Biz bu durumu tabana anlatamayız. Vicdanlar rahat etmez. 4 Bakan da Yüce Divan’a gönderilmeli” dediği haberleri yer aldı.

Sayın Çiçek, HaberTürk gazetesine verdiği mülakatta da şunları söylemişti:

“Yüce Divan’a gitmezlerse bu konu durmadan tartışılır, tartışmalar sürer durur. Giderlerse mahkeme kararını verir ve üzerinde fazla durulmaz, hayat devam eder.” (26 Aralık 2014)

Bir kez daha hatırlamakta fayda var. AK Parti içine yerleşmiş kirli yalı çetesinin görevden aldırdığı, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu da ‘4 Bakan’ın Yüce Divan’a gitmesinden ve yargı denetiminden geçmesinden yanaydı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Davutoğlu’nun aralarındaki ilk ciddi kırılma sebebi 4 Bakan’ın Yüce Divan meselesidir.

Sayın Davutoğlu 4 Bakan’ın Yüce Divan’a gitmesini istedi. Hatta Hürriyet Gazetesi’nden Deniz Zeyrek, soruşturma komisyonunun karar oylamasından bir gece önce Başbakan Davutoğlu’na gittiğini, hatta bir bakanın “AK Partiyle ilgili çok sayıda bilginin ortaya saçılacağını” söylediği Sayın Davutoğlu’nun da “saçılacaksa saçılsın” dediğini aktardı. (Hürriyet, 23 Ocak 2015)

Ahmet Davutoğlu’nun Erdoğan ile aralarındaki ikinci ciddi kırılma sebebi ise Davutoğlu’nun bu tür yolsuzlukların önlenebilmesi için açıkladığı ve yasalaştırmak istediği “Kamuda Şeffaflık Paketi” oldu.

Nitekim Meclis Araştırma Komisyonu, 4 Bakan’ın Yüce Divan’a gönderilmesine gerek olmadığına karar verdi. Ancak komisyonun hangi gerekçelerle bu kararı verdiği kamuoyundan gizlendi. Çünkü komisyon kendi çalışmaları için gizlilik kararı aldı ve mahkemede yayın yasağı getirdi.

Şimdi… Altı yıl sonra 4 Bakan hadisesi AYM kararı nedeniyle yeniden kamuoyunun gündeminde.

AYM, 17/25 Aralık dönemini incelemek üzere kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun çalışmaları için gizlilik kararı aldırmasının ve mahkemenin yayın yasağı getirilmesinin Anayasaya aykırı olduğuna karar verdi.

AYM kararında yayın yasağının “kanunilik” ölçütünü karşılamadığına ve “kamu gücünü kullanan organların keyfi davranışlarının” önüne geçilmediğine vurgu yapıyor. Daha da önemli olanı bu kararın oy birliği ile alınmasıdır.

AYM’yi bu kararından dolayı kutluyorum.

Elbette ki AYM’nin verdiği karar 4 Bakan’ın yargılanmasına yol açacak değil. Peki ne anlama geliyor AYM’nin kararı: AYM’nin bu kararından sonra bir daha Meclis’te kurulacak böyle bir komisyon kendi çalışmalarına yayın yasağı koyamayacak. Çalışmalarını kamuoyundan gizleyemeyecek ve medyada haber yapılmasının önüne geçemeyecek.

AYM’nin vermiş olduğu kararı önemsedim, çünkü bir ülkede hukuk, ifade ve basın özgürlüğü, temel hak ve özgürlükler, adalet böyle böyle gelişiyor.

Son bir söz… Görüldüğü gibi üzerinden altı yıl geçmesine rağmen “4 Bakan” hadisesi unutulmuyor. Dosya kapanmıyor.

Ve siyaset tarihimizin hafızasında on yıllar sonra bile kapanmayan bir dosya olarak da yerini koruyacak.

(KARAR)

Etiketler:
Share
330 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...