Son Dakika
Dün Türkiye’nin hakiki gündemi, Netflix, Puhu TV v.b “izle-öde” yayın platformlarının RTÜK denetimine girmesi idi.
“Bu denetim doğru mu oldu yanlış mı?” sorusuna cevap aramadan önce altını çizmek istediğim bir husus var. Dün, Netflix’in RTÜK denetimine açılmasına paralel olarak pek çok eleştiri okudum sosyal medyada. Hiçbiri bana “Wikipedia, booking.com falan derken, dünyanın en önemli sitelerinden istifade edemez, bilgiye erişemez olduk” şeklinde olanları kadar komik gelmedi.
Booking.comdan başlayayım. Site erişime açık… Sitede Türkiye şehirleri hariç, dünyanın istediğiniz şehrindeki otellere rezervasyon yapabiliyorsunuz. İş, Türkiye şehirlerindeki otelleri aramaya geldiğinde şöyle bir uyarı alıyorsunuz: “Şimdilik Türkiye’de bulunan müşterilerimiz bizimle maalesef sadece yurt dışı tesisler için rezervasyon yapabiliyor. Size hizmetlerimizi tamamıyla sunmamıza engel olan sorunları çözmeye çalışıyoruz. Yaşadığınız sıkıntıdan dolayı özür diler ve Booking.com’la ilişkinizin devamını dileriz.”
Bu süslü satırların ardındaki gerçek şu: TÜRSAB, son derece haklı gerekçelerle, “biz Türkiye’de rezervasyon sitesi kursak vergi ödüyoruz, bu canavar kapitalistler ödemiyor. Haksız rekabet var” diyerek dava açtı. Booking.com da “ben vergi vermem kardeşim” dedi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de “o halde Türkiye’de otel rezervasyonu yapamazsın” dedi. Ne olaydı? Vergi ödemeden milyonlarca dolar para mı kazanaydı?
Bir de şu meşhur “bilgiye erişemiyoruz” diye zırlanan, evet “zırlanan” wikipedia meselesi var.
Şimdi bir site düşünün. Bütün numarası “dünyada dolaşımda olan bilgiyi manipüle etmek” olsun. Bu sitede ülken için “IŞİD ile işbirliği yapıyor” yazılsın. PKK’lı terörist itten “gerilla” diye söz edilsin falan. Yine Türkiye Cumhuriyeti Devleti “bu içerikleri kaldırırsan, Türkiye temsilciliği açarsan, uluslararası hukuka uygun davranırsan, karartma operasyonlarının bir parçası olmazsan erişim yasağını kaldırırım” desin ama wikipedianın buna cevabı değil içerik kaldırmak, o içerikleri silinemez şekilde korumaya almak olsun. Dahası, sistemin kurucusu olan dangoz, hepimizin gözünün içine bakarak “bilgiye erişim temel haktır, Türkiye halkının bu hakkını savunacağım” yazsın.
Ne yapmak lazım gelirdi? “Ya işte PKK’lı itlere gerilla merilla diyorlar, Türkiye’yi terör işbirlikçisi gösteriyorlar ama bilgiye de erişmek lazım” mı diyeydik? Wikipedia’nın bir “bilgi manipülasyonu aracı” olduğunu bilmeyen mi var? Rusya niçin kapattı? Almanya niye binlerce madde sildiriyor bağırta bağırta? Bırak Almanya’yı Lüksemburg bile talep ettiğinde madde siliyorlar. Sana ise “lolo” yapmaya yelteniyorlar. Kapatır, geçersin. Bilgiye erişimin bin türlü yolu var yahu.
Geldik Netflix meselesine. “Parasını ödedim aldım, istediğim gibi kullanırım, sana ne” diyerek keskinleştirilmiş bir Samuray kılıcı sipariş eden var mı aranızda? Ya da bomba yapımında kullanılan bir malzeme? Bir keskin nişancı tüfeği? Biraz eroin?
“Parasını ödediğin her şey” senin kesin özgürlük alanın değildir a şapşik. Öyle olsa, parasını ödediğin arabada 300 kilometre hız yaparsın, polis de sana ceza yazamaz.
Yani şu “parasını ödüyorum, istediğim gibi izliyorum; devlet buna ne karışır?” savunmasını komik buluyorum. Netflix ve benzeri “izle-öde” platformların denetlenmesi meselesine geç bile kalındı.
Çocuk sekmesindeki rezaletlerle çalkalanıyor işte ortalık. Dudak dudağa öpüşen 8 yaşındaki iki kızın olduğu çizgi filmi “izletmem, olur biter” diyerek halledebilir misin? Madem öyle, pedofili içeren kitaplar için ortalığı niçin ayağa kaldırdın?
Yahut en kanlı sahnelerin en detaylı şekilde gösterildiği dizileri 12 yaşında bir velet gönlünce izlesin mi istiyorsun? Uyuşturucunun nasıl kullanacağının öğrenildiği sahneleri nasıl yapalım?
Gerçekten bunlarda hiçbir sorun görmüyorsan Adana’da kediyi öldüren çocuğa, İstanbul’da bonzaiden ölen gence dair falan kuracak tek bir cümlen olmaz, olamaz. Çünkü burası ne ekersen onu biçeceğin bir dünya hala…
Dahasını da söyleyeyim de mesele anlaşılsın. La Casa De Papel’de senaryoya hiçbir katkısının olmadığını bile bile bir eşcinsel aşk yerleştirilmesini, başka bin türlü şekilde halledebilecekken Black Sails’in ikinci sezonuna birbirine âşık iki erkek konulmasını, Dogs of Berlin’de sıfır ihtiyaç varken Türk polisin gay olmasını falan gerçekten
“tesadüf teorisi” ile mi açıklıyorsun yahu?
Denetlenmeli kardeşim. Uzun süredir televizyonda dizi izlemeyen, “yeni sezonu çıksa da izlesem” diyerek yabancı dizi bekleyen bir adam olarak söylüyorum bunu. Çoluğun çocuğun sağlıklı şekilde yetişmesi Peaky’in yeni sezonundan daha önemli. Başlarım senin ne anlama geldiğini senin bile bilmediğin özgürlük tanımına…
(YENİ ŞAFAK)
Etiketler: İsmail KılıçarslanYorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
02 Mart 2020 YAZARLAR
02 Mart 2020 YAZARLAR
04 Ocak 2020 YAZARLAR
03 Ocak 2020 YAZARLAR