logo

02 Ağustos 2019

* Siyasetten sonra ekonomide de “Türkiye duruşu” inşa ediliyor.. * Kriz üzerinden fırtına ekenler büyük siyasi hesap hatası yaptı. * Türkiye yüzyılın yıldız ülkesidir. * Kuruluş ve yükseliş: Erdoğan ve ailesine saldırılar artabilir.


İbrahim Karagül
i.karagul@gmail.com

Türkiye, ekonomide büyük bir çıkışa mı hazırlanıyor? Faizlerin düşürülmesi, enflasyonun düşürülmesi, dövizin düşürülmesi yeni bir ekonomik modellemenin ilk aşaması mı? Türkiye, siyasi dönüşümden, kendi siyasi aklını oluşturmadan sonra ekonomi alanında “yeni bir duruş”a mı hazırlanıyor?

Bunun içerideki siyasi hesapları, dışarıdaki güç haritasını, ülkemize yönelik müdahale girişimlerini, geleceğe dönük hesaplarımızı nasıl etkileyeceğini tartışmalıyız. Sadece ekonomiyi düzeltme değil aynı zamanda güçlü bir siyasi çıkış olma özelliğine bakmalıyız. Kimlerin hesapları ellerinde patlayacak, takip etmeliyiz.

HER EKONOMİK KRİZ BİR DIŞ MÜDAHALEDİR

Her ülke için ekonomik kriz, çok ciddi iç siyasi karmaşadır. İç iktidar aygıtların yer değiştirmesidir. Öyle bir durumda hiçbir siyasi tez, hiçbir siyasi yapı tutunamaz, krizin yıkıcı etkisinin önüne geçemez.

İktidarlara karşı, o ülkenin duruşuna karşı, siyasi ve milli tezlerine karşıen etkili silah ekonomik kriz silahıdır. Çoğu zaman o ülkeler, içerideki siyasi hesaplarla küresel ölçekte müdahalelerin dayanışması ile diz çöktürülür, ekonomik krizlerle kontrol altına alınır.

Türkiye, on beş yıl öncesine kadar, her on yılda bir ekonomik krizlerle vurulmuştur. Her kriz aslında bir dış müdahale olmuş, her kriz bir çeşit darbe niyetiyle planlanmıştır.

Çünkü küresel finans sistemi için ekonomik krizler en karlı yatırımdır. Hem o ülkenin on yıllık birikimini toplayıp alırlar hem de kriz sonrası ağır kredilere mahkum ederek o ülkeyi ikinci defa soyarlar.

İÇERİDEKİ ‘EZBERCİLER’İN SALTANATINI DAĞITMAK..

Bunu da “içeri”deki kadroları, küresel finans sisteminin ezberinitekrarlayanlar üzerinden yürütürler. Onlar aslında “görevli” adamlardır, o ülkeden çok dışarıdaki mekanizmaların uzantısıdır. Krize çözüm için bile onların tezlerini önerirler. Maalesef, küresel ekonomik düzen, zayıf ve orta ölçekli ülkelerin bu şekilde sömürülmesi, talan edilmesi üzerine kurulmuştur.

Türkiye, bu ekonomik politikaların çok ağır bedelini ödemiş, ülke kaynakları onlarca yıl bu merkezlere akmıştır. Buna “hayır” diyen iktidarlar devrilmiş, “evet” diyen iktidarlar beslenmiş, birçok hükümetin ekonomi politikası oralardan önlerine kurulan klasörlerden ibaret olmuştur.

2008 KÜRESEL EKONOMİK KRİZİ: BATI’NIN PATRONLUĞUNUN SONU.. SÖNEN VE PARLAYAN YILDIZLAR..

Küresel ölçekte büyük ekonomik krizler ise jeopolitik krizlere, depremlere dönüşür. Güç haritaları değişir, yeryüzünün fay hatlarında büyük çatışmalara yol açar, kaynaklar ve pazarlar üzerinden tehlikeli hesaplaşmalar başlar, kırılgan coğrafyalardaki ülkeler bu hesaplaşmaya dayanamaz, bazıları dağılır.

Daha 2005 yılında işaretlerini gösteren 2008 küresel ekonomik krizi böyledir. Aslında jeopolitik krizdir. Yeni güçlerin yükselmesinin önünü açmış, varolan ekonomik merkezlerin bazılarını zayıflatmıştır. Öyle de olmuştur. Avrupa’da birçok ülke cazibesini kaybetmiş hatta krize sürüklenmiş, sarsılmaz denilen ekonomiler ve ülkeler kendi derdine düşmüştür.

Bu yönüyle 2008 krizi, Batı’nın tek yanlı küresel ekonomik patronluğunun da sonu olmuştur. ABD ve Atlantik ittifakı, siyasi anlamda küresel iktidar tekelini kaybettikten sonra bunu ekonomik alanda da yaşamaya başlamıştır.

BÜYÜK TİCARET SAVAŞLARI, TÜRKİYE İÇİN NEFES ARALIĞI

Çünkü; 2008 krizinden sonra, ABD-Avrupa’nın tek yanlı ekonomik sistemi sorgulanmış, meydan okumalarla yüz yüze gelmiş, küresel ölçekte çok büyük bir ticaret savaşı başlamış, yeni ekonomik havzalar ve merkezler gelişmiş, yükselen ve iddia sahibi ülkeler için nefes aralıkları, boşlukları oluşmuştur.

Türkiye, bu nefes aralığını en iyi kullanan ve yıldızlaşan ülkelerden biridir. Üzerimize bu kadar gelinmesinin, askeri, siyasi, ekonomik ve toplumsal psikoloji alanına bu kadar müdahale edilmesinin, içeride bütün siyasi kimlikleri bir tarafa iten bir “cephe” inşa edilmesinin, bir anlamda “Türkiye’yi durdurma” planının devreye alınmasının nedeni budur.

TÜRKİYE 21. YÜZYILIN YILDIZLAŞAN ÜLKESİDİR.

Oysa Türkiye, 21. yüzyılın yıldızlaşan ülkelerinin başında geliyor, öyle de devam edecektir. Dışarıdan ne kadar vursalar, içeride ne kadar cephe kursalar, 15 Temmuz gibi saldırılarla ne kadar durdurmaya çalışsalar dünya, Türkiye’nin yükselişinin bir “tarih dönüşü” olduğunu er geç kabullenmek zorunda kalacaktır.

Çünkü Türkiye, küresel iktidar alanındaki güç kaymalarının yol açtığı boşluğun kendisine nasıl bir alan açtığını görmüş, bunu iyi okumuş, buna göre bir duruş ve yol belirlemiş, buna göre “her alanda” kendini geleceğe hazırlamaya başlamış, şu ana kadar da bunu engellemeye dönük bütün saldırıları savuşturmuştur.

Bu, müthiş bir akıldır. Birçok devlet himaye peşinde koşarak gelecek güvencesi sağlamaya çalışırken Türkiye kendisini bir “merkez”e yerleştirmiş, güçlü bir etkinlik alanı oluşturmayı başarmıştır. Kim küçümsemeye çalışırsa çalışsın ülkemiz bu dönemin küresel aktörlerinden biridir ve bu artık geri dönülmez bir noktadır. İçeridekiler de dışarıdakiler de bundan sonra hesaplarını buna göre yapmak zorunda kalacaklardır.

KURULUŞ VE YÜKSELİŞ: ERDOĞAN VE AİLESİNE SALDIRILAR ARTAR MI?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Selçuklu’dan, Osmanlı’dan ve Türkiye Cumhuriyeti’nden sonra yeni bir “kuruluş” ve “yükseliş”in temellerini atmıştır. Yüklendiği tarihsel misyon budur.

Hemen bütün Batı dünyasının hedefi olmasının nedeni budur. Kendisine, aile çevresine bu kadar saldırılmasının, itibar suikastleri yapılmasının nedeni budur. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a yönelik son altı aylık saldırının nedeni tamamen ekonomik savaştır. Önümüzdeki dönemde bu tür saldırılar daha da artırılacaktır.

Çünkü Türkiye, önce siyasi vesayet aygıtlarını etkisizleştirdi. Türkiye’yi “denetim altında bir ülke” olmaktan çıkardı. Batı’nın Türkiye üzerindeki denetim mekanizmalarını tek tek ortadan kaldırdı. Askeri ve sivil bürokrasideki uzantıları büyük oranda zayıflattı.

MERKEZ ÜLKE OLMA, DEVLET AKLININ MİLLİLEŞMESİ, SİSTEMİK DÖNÜŞÜM

Çok güçlü bir siyasi irade, siyasi hedef ortaya koydu. Cephe ülkesinden merkez ülkeye dönüştü. Devlet aklını millileştirdi. Mekanizmaları da bu çerçevede yerlileştirdi. Kendi tarih havzasına, toplumsal hafızasına, coğrafyasına döndü.

Cumhurbaşkanlığı sistemi ile 21. yüzyıl Türkiye’sinin büyük ölçekli hedeflerine ve hesaplarına uygun sistemik dönüşümü hayata geçirdi. Bütün bunlara yönelik bir toplumsal irade inşa etmeyi başardı. Dönüşüm devam ediyor, edecek. Dönüşüme karşı dalgalarla mücadele devam ediyor, edecek.

SİYASETTEN SONRA EKONOMİDE DE “TÜRKİYE DURUŞU” İNŞA EDİLİYOR..

Türkiye’nin son birkaç haftadır harekete geçirdiği “ekonomik çıkış” işte bu büyük dönüşümün en önemli aşamalarından biridir ve şaşırtıcı sonuçlara yol açacak.

Faizi düşürme, enflasyonu düşürme, dövizi düşürme konusunda bütün “ezberler” bozuluyor. Yükselen ekonomilerle ortaklık kurma, ekonomik güç haritasının her alanında olma konusunda hareketli ve kararlı çaba yürütülüyor.

Siyasi alanda olduğu gibi, ekonomik alanda da bir “Türkiye duruşu” inşa ediliyor. Siyasi alanda “başarılamaz” demişlerdi. Başarıldı… Ekonomik alanda da bu başarı yakalanacak. Ve sadece “ezberler” değil, birçok siyasi proje de, “içeriden müdahale” planları da boşa çıkacak.

KRİZ ÜZERİNDEN FIRTINA EKENLER BÜYÜK HESAP HATASI YAPIYORLAR

“Ekonomik kriz” üzerinden, bütün bu siyasi kazanımları heba etmeye, içeride bütün siyasi hesapları bunun üzerinden kurmaya dönük bir fırtına ektiriliyordu.

Bazıları dünyadaki güç kırılmasına bakmadaneski iktidar alanlarına yönelip umutlar besliyor. Yeni siyasi partiler kurup, çokuluslu mekanizmalardan destek alarak bir “oyun alanı” oluşturmaya çalışıyor.

Bence onlar, tarihsel dönüş, gücün kaynağı, Türkiye’nin büyük yürüyüşünü ya hiç anlamadılar, ya bilerek ihale alıyorlar. İkisi de hesap hatasıdır, sonu hüsrandır.

EKONOMİDE “TÜRK MUCİZESİ” MÜMKÜN. BİZ YİNE “TÜRKİYE EKSENİ”NDE OLACAĞIZ.

İşte o fırtınaya “Türkiye’nin cevabı” veriliyor şimdi. Ekonomik toparlanma ve yükseliş için uyumlu, koordineli, kararlı bir çıkış başladı. Bu, günübirlik değil, yapısal bir müdahaledir ve uzun soluklu olacaktır.

Türkiye, hem küresel ekonomik hareketliliğin oluşturduğu boşlukta bir ekonomik iktidar alanı elde edecek, hem de içeride bütün tezleri ekonomik krize bağlayan siyasi hesapları bir kez daha boşa çıkaracaktır.

Ekonomide bir “Türk mucizesi” imkansız değil.

Bence bu süreç bütün dünyada yakından izlenecek. Hep birlikte izleyeceğiz.. “Türkiye Ekseni”miz burada da asla sendelemeyecek.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
326 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...