logo

24 Mayıs 2019

Potomya ve Pontus’a yüklenen lanetli mesaj


Kenan Alpay
k.alpay@gmail.com

Her cümlemizi tartmak, cümlelerimizin içine yerleştireceğimiz kelimeleri kuyumcu titizliğinde iyi seçmek mecburiyetindeyiz. Söylemlerimizin hukuki boyutundan daha önce ahlaki kriterini hesaplamakla vazifeliyiz. Ahlaki çerçeveye (etik değerlere değil) uygun olan zaten doğal olarak hukuken meşru, siyasal açıdan da kabul edilebilir olacaktır. Kışkırtıp yıpratacak dilden uzaklaşıldığı yatıştırıp onaracak dile sahip çıkıldığı oranda toplumda huzur ve güvenliğin, dayanışma ve kardeşliğin bağları kuvvetlenir çünkü.

Siyasal mücadelelerin kızıştığı zamanlarda konuşmak kolay değil ancak konuşmaları kolaylaştırdığımız, önünü açtığımız oranda “kızgın demiri soğutmak” mümkün olacaktır. Ne var ki bir zamandır Yeniçeri Ocağı’nın başıbozuk olduğu dönemlerdeki gibi bir tahammülsüzlük başımıza musallat olmuş yine: “Vurun, söyletmeyin!”

Şaka veya ironi değilmiş, hiç sıkılmadan gazete köşelerinde şöyle soruluyor mesela: “Neyin özeleştirisi bu?” Eksik mi, fazla mı, çarpık mı nedir yanlış olan diye anlamaya çalışırken net ve keskin bir hüküm dikiliyor karşımıza: “Gün ne eleştiri günüdür ne de özeleştiri günü. Gün liderimizin arkasında sadakatle durma günüdür.” Eleştiri yok, özeleştiri yok sadece sadakat var; neden? Çünkü seçim adında bir siyasi harbin içindeymişiz. Bu fazlasıyla tuhaf ancak ne ahlaki ne de hukuki mesuliyetten zerre miktarı nasiplenmemiş mantıkla değil siyaset komedi filmi bile yapılmaz.

Fazla İzah Manayı Bozar

Etnik kimlik siyaseti yanlış olmanın ötesinde yıkıcıdır. Şunu da ekleyelim: Etnik kimlik siyaseti sadece rakiplerini değil sahiplerini de yıkar. Üstelik etnik kimliğe dayalı siyasete eskiden “cahiliye âdeti” derdik modern zamanlarda faşist-ırkçı siyaset diyoruz. İnsanın asaletini kafatasında, damarlarında dolaşan kanda arama saplantısı bu coğrafyada Kemalistlerin işiydi.

Türk ulusal kimliğini inşa etmek adına beş bin, yedi bin yıl gerilere giderek Etiler ve Sümerler’de kök arayıp, mezarlardan dahi kafataslarını çıkarıp brakisefal mi yoksa dolikosefal mi diye binlerce ölçüm yapan Tek Adam ve Tek Parti Rejimi’ne halkçılık ve cumhuriyet değil faşizm sıfatı daha uygun olur. Ama gelin görün ki; Gazi Paşa Atatürkçülüğü şişede durduğu gibi durmuyor ve muhafazakâr-demokrat bile olsalar ağzına alanı çarpıp eciş bücüş hallere sokuyor. Bir asra yakındır okunan korku masalına birkaç mistik, manevi makyaj yaparak “Atatürk milliyetçiliği asla ırkçı değildir, hümanist değerlerle mücehhezdir” şeklinde bir versiyon üretmek pek ucuz ve pek kolay oldu maalesef.

Alman vülger materyalizmine yaslanan, pozitivist felsefeyi ve militan laikliği devletin ana karakteri (resmi ideoloji) haline getiren Kemalizmi kritik edip tasfiye için mücadele vermek yerine ondan faydalanma tercihi ciddi tehlike sinyalleri veriyor. Bürokratik oligarşi dostluk ve güvenceleri olduğu gibi tehdit ve tehlikeleri de ‘etnik’ temelde değerlendirmeyi, rejime yönelik muhalefetin öncelikle etnik kökenlerini sorgulayarak savuşturmayı marifet bildi, teamül haline getirdi.

Hatırlayalım, bir dönem Meclis Başkanlığı da yapan CHPTunceli milletvekili Kamer Genç, Başbakan olduğu dönemde Tayyip Erdoğan’ı memleketi Rize-Güneysu (eski adı Potomya) üzerinden şöyle vurmak istemişti: “İstiklal Savaşı’nda Potomyalı’ları Ege’de, İzmir’de denize döktük. Sen hâlâ onların kalıntısı olarak çıkmış gelmişsin bu memlekete.” Kemalist mantık psikolojik savaşı, kara-propagandayı hep böyle sürdürüyor.

Etnik Kimliğe Harp İlan Etmek

Tabii bu iş Kamer Genç’le başlamadı onunla da bitmedi. Mesela bir dönem Turgut Özal’ın da Ermeni kökenli olduğu iddiaları kamuoyunda çokça dolandırılmıştı. Yine bir mafya liderinin dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın babaannesi için benzer şeyler söylediğini aradan bir zaman geçtikten sonra bu kez Cumhurbaşkanı Erdoğan için “Kasımpaşa’da doğan Rize Potomya asıllı sayın Erdoğan’abu aziz milletimiz ülkeyi yönetme iradesini kendisine teslim etmiştir. Devletin sahibi sen değilsin!” dediğini de biliyoruz.

2014’te Cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru gidilirken MHP lideri Devlet Bahçeli’nin şu cümlelerini de hatırlarsak etrafımızı saran çarpık mantığın ne kadar yaygın olduğunu da iyice idrak etmiş oluruz: “Hele bir etnik kökeni arayalım ne çıkacak meçhul. Kaynağına bakalım ne çıkacağı şüpheli. Kalkıyorsun diyorsun ki “Ben Gürcü’yüm, eşim Arap.’ Peki Bilal oğlana ne diyeceksin?” Meçhul veya şüpheli bir durum olarak görülen, buradan bir tehdit çıkarılan şey nedir besbelli: Özbeöz Türk isen damarlarında dolaşan kan asildir, değilse sefil kan tartışmalarının, ihanet ithamların kapısı ardına kadar açılır.

Evet, Yunanistan’da yayınlanan yerel bir gazetenin haberine yaslanarak kurulan ahlak ve mantık dışı imalı cümlelerle büyük hesapları ve büyük oyunları boşa çıkarma hesapları sahiplerini maalesef Don Kişot kadar olsun komik ve sempatik kılmıyor. Ancak Hz. Adem’den geldiğimizi, Hz. Adem’in de topraktan yaratıldığını unutmuş hatta bu emr-i ilahi’ye karşı pozisyon almış oluruz. İmanımızın öğrettiği ve hayat düsturu haline getirdiği üstünlüğü sadece takvada gören ve renkten veya dilden, coğrafya veya aileden gelen bir imtiyazı tanımayan İslam’ı basit ve geçici menfaatler için harcamaya kimsenin hakkı yoktur. Pontus’la, Potomya’yla, Dersim’le, Norşin’le savaşarak elde edilecek hiçbir fayda olmadığı kesin. Lakin Potomya’ya, Dersim’e, Norşin’e, Pontus’a husumet büyüterek girilecek zarar büyük ve kalıcı olacaktır.

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
256 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...