logo

04 Ağustos 2019

Orası neresi?


İsmail Kılıçarslan
i.kilicarslan@gmail.com

Orası neresi?

Burası kesin ve keskin bir yalnızlıktan yapılma bakımsız, köhnemiş bir kulübe. Burada ikindiden sonra taraçaya konan şakrak kuşlar yok. Burada yerini sevdiği için şımarıveren akşamsefaları yok. Burada hayatı kırk yıl birlikte yaşayıp şimdi de ölümü birlikte bekleyen sevimli bir ihtiyar çift yok. Uzamış sakallar, eprimiş gömlek dirsekleri, küflenmiş tabaklar, sararmış gözler var. Çaresizlik var burada. Hatırlamanın çaresizliği. Unutamamanın çaresizliği. Umut edememenin.

Orası neresi?

Burası kalpleri onarılmayacak kadar kırılmış insanların son durağı. Niçin bunca kırılmışlar anlamak zor. Üstelik hepsi birbirine benziyor. Yürüyüşlerindeki güvensizlikten tanıyoruz onları. Dalıp dalıp gitmelerinden biliyoruz. Gülmekle geçmiyor hüzünleri, ağlamakla bitmiyor. Bitimsiz bir maratonun finiş çizgisini asla göremeyecek, üstelik kazanmayı da asla istemeyen yarışçıları onlar. Koşmakla elde edebilecekleri bir şey olmadığını bile bile koşuyorlar. Muazzam bir ritimsizlikle, düzensiz öksürüklerle, düzenli ağrılarla koşuyorlar. Kalplerini kim kırdıysa ona doğru değil, kalplerini kim kırdıysa ondan kaçarak değil… Koşuyorlar işte öylece.

Orası neresi?

Burası birbirini asla anlamayan insanların çölü… Çünkü burada herkes konuşuyor ve kimse dinlemiyor birbirini. ‘Tanrı’yı küstürüyorlar gevezelikleriyle. Çöllerini her gün biraz daha kızgın bir yer haline getirdiklerini bile bile, yaşamak için bir mazeretmişçesine durmadan konuşuyorlar. Bir an olsun akıllarına gelmiyor susmak. Uykuda, rüyada, yakazada… Neredelerse orada konuşuyorlar ve incitiyorlar kendilerini. Ne konuştuklarını bilmeden konuşuyorlar. Hayat hakkında ve ölüm, insan hakkında ve dünya, isyan hakkında ve uyum, aşk hakkında ve pişmanlık… Her şey için söyleyecek kelimeleri, kurulacak cümleleri var ve hayır, önemli değil kimsenin onları dinlememeleri. Çeneleri konuşamayacak kadar yorulunca korkularından intiharı düşünüyorlar ve çok korkuyorlar hayatlarının ellerinden gitmesinden. Tuhaflık da burada işte… Hem yaşamıyorlar hem korkuyorlar ölümden. Üstelik ölüme de inanmıyorlar. Üstelik hiçbir şeyi yeteri kadar karmaşık bulmuyorlar. Son derece basit formülleri var. Konuşuyorlar ve susmuyorlar. İçlerinden biri kazara öldüğünde mezarına gidip ağızlarını toprağa dayıyorlar ve konuşuyorlar. Amatör bir kâbus gibiler. Profesyonel bir rüya olduklarını düşünüyorlar.

Orası neresi?

Burası daha önce hiç gireni olmamış bir gönül. İstersen, yani gerçekten bir anlığına bile olsa istersen çekinme. Buyur gir içeri. İçeride kimseye göstermediğim rengârenk hayallerim yok. Çünkü hayal kurmayı beceremiyorum. İçeride göreni şaşırtacak parlak benzetmelerim, pırıl pırıl imgelerim, birbirine ustalıkla eklenmiş şıkır şıkır cümlelerim yok. Fakat belki bir fincan nane çayı buluruz. Şu köşeye oturur, kokusuyla sermest olur, ıstıraplarımızı buhuruyla dağıtmaya çabalarız. Sana ismini bildiğim bitkilerden söz ederim. İsmini bilmediğim uzak yerlerden bahis açamam fakat. Gönlünün şehrinden hiç dışarı çıkmamış bir mahkûmum ben. Kıraç bir yamacın eteğine benzer şehrim. Anlatacak bir şey yoktur. Üç bin yıllık atalarımızdan kalma bir taş, altın varaklı bir çeşme, sokağa öpücük gibi kondurulmuş bir köşk, gölgesinde kendini koca bir ormanda saydığın çınar… Hiçbiri yoktur. Hem girmeyeceksen de dert etme. Uzaktan sevmelerin birincisidir gönlüm. Hatta belki en güzeli uzaktan sevmektir. Nane çayı kalsın.

Orası neresi?

Burası başı hiç okşanmamış bir yetimlik. Burası ellerinin yokluğu. Burası yokluğun dibi. Burası dünya en nihayet… Yeteri kadar güzel, yeterinden fazla çirkin… Burası dünya. İkimiz de bunu bilmezden gelerek kalabilir miyiz acaba hayatta?

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
354 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...