Son Dakika
Bu göstericilerin samimiyetine azıcık inansam..
Koşa koşa gider, onlardan önce eyleme başlarım..
Ama samimi değiller..
Dürüst değiller..
“Yaban hayata dokunma” diye yazdıkları el afişi eşliğinde yürüyorlar..
Kendilerini oraya getiren ise, yanıbaşlarına park ettikleri koca koca otobüsler..
Fotoğrafa bakıyorum..
“Yan yana dizilen sıra sıra otobüsler, ‘Yaban hayata’ da çok yakışıyor” diyorum.. Başka bir şey diyemiyorum..
“Su ve Vicdan Nöbetindeyiz” sloganı ile yürüyen göstericiler..
Plastik şişedeki suyu kafaya dikip, iki metre ileriye fırlatmakla, çevreyi temiz tuttuklarını, su nöbeti tuttuklarını sanıyorlar..
“Kaz dağlarına dokunma” pankartı altında yürüyen göstericiler..
Yüzlerce özel araçla bölgeye gelip, benzin-mazot artıklarını ağaçlara ikram ediyorlar..
Okurlarımızın bazıları diyecekler ki, “Sen de bu Gezi’ci artıklarına kıl kapmışsın, eften püften eleştirilerle, çevre amaçlı gösteriye karşı çıkıyorsun!”
Çevre amaçlı hareket etseler. Dış merkezlerin piyonu olmasalar..
Hepsine canım kurban..
Ama bu gösterileri organize eden medya grupları, daha bir hafta önce, “S-400 yaptırımları kapıda” diye haberler yaparak, Amerika’yı Türkiye’ye karşı kışkırtıyor idiyseler..
“Yaptırımlar Trump’ın masasında” başlıkları ile, “Patriot konusunda Türkiye’ye yanlış yapıldı” diyen ABD Başkanı’ndan bile daha fazla Amerikancılık yapıyorlarsa..
Ben bunların nelerine inanacağım?
“Yaşasın tam bağımsız Türkiye” diye afiş açtılar diye, gerçekten “Tam ve bağımsız Türkiye” istediklerine nasıl inanacağım?
“Halkbank’a 20 milyar dolar para cezası kapıda” diye yazarak, ABD’yi Türkiye’ye karşı tahrik eden ahlaksızların, Türkiye’nin yeşilini koruma niyetinde olduklarına nasıl inanacağım?
Bergama’daki altın madenini hatırlayın..
Bir dönem yoğun olarak organize edilen gösteriler vardı..
“Siyanürle altın aranıyor” diyerek meydana çıkartılan, üstü çıplak, pijamalı amcaları hatırlayın..
Sonra o gösteriler birden bire kesildi..
Ne olmuştu, siyanürle altın aramaktan mı vazgeçilmişti?
Yoksa..
Altın aramada yepyeni bir usul mü icat edilmişti?
Yıllar sonra öğrendik..
Ben Türkiye’nin yeraltı zenginliklerinin yabancı şirketler tarafından sömürülmesine karşıyım..
Dolayısı ile, Bergama’daki Alman şirketinin Türkiye’de altın aramasına da karşıydım ama..
Bu karşıtlığım üzerinden, Alman gidip, yerine CIA merkezli FETÖ geliyorsa..
Kimse kendisini kandırmasın..
Ha “Ali-Veli..”
Ha da, “Veli-Ali!”
Bergama’da olan da o idi..
Alman şirketten, FETÖ’cü Akın İpek şirketine geçince..
Gösteriler bitti..
Sorun kalmadı..
Şimdi de..
Bir benzer kazık yemeyelim..
Kanadalı bir şirketin Kaz Dağları diye tanıtılan, ama 40 kilometre mesafedeki bir alanda altın aramasına karşıyım ama..
Altın çıkartılacak ise, bu işin yerli firmalar vasıtası ile yapılması gerektiğini söylerim ama..
1996’lardaki oyunun tekrar edilmesini de istemem..
Kimbilir, belki de.
Türkiye’deki büyük holdinglerden birisi..
Ordaki altın madenine göz koymuştur..
Kanadalı şirketten ucuza kapatıp.
Aynen Bergama’da Akın İpek’in yaptığı gibi.
Kanadalı şirketin bile yapamayacağı istismarı, hayata geçirmek için planlar devşiriyordur..
Uyanık olmamız için söylüyorum..
Yoksa..
Üç kilo altın çıkaracağız diye..
Üzerinden devletimiz de bir miktar para kazanacak diye..
Yeraltında öylece yatan altınlar, ABD’de çıkarılırken..
Türkiye’deki kadar tartışma çıkmıyor iken..
Venezuela’da çıkarılır iken..
Kanada’da çıkarılır iken.
Afrika ülkelerinde bile çıkarılır iken..
“Kaz Dağları’nın üstü, ‘altın’dan değerlidir” sloganları ile..
Anca ABD’ye hizmet ederiz.. Batı’ya hizmet ederiz..
“Kaz dağları da önemlidir, ‘altın’ da önemlidir” buluşmasını hayata geçirmenin yollarını aramalıyız..
Elin gavuru ABD, Irak’a girdiği yetmemiş. Suudi Arabistan’ı kafakola aldığı yetmemiş.
Suriye’deki petrolleri de toplamak için..
Doğu Akdeniz’e gelip, petrol üzerinden operasyonlar yürütürken..
Biz kendi topraklarımızın altındaki “altın”ı çıkartmayacak isek..
Nasıl “Tam ve bağımsız Türkiye” olacağız, bunu izah etmeli, solak arkadaşlar..
Özellikle de..
“Betona karşıyız” diyen.
“Kaz Dağları’nda ağaçlar kesildi” diyen..
Ama sorsak..
Sarıyer’deki ormanın talan edilmesi ile açılan alanlardaki betonlarda hayatlarını sürdüren sözde çevreciler..
Beykoz’daki Acarkent villalarında, Beykoz Konakları’nda oturan sahte çevreciler..
Bodrum’u beton yığını haline getiren riyakar yeşil dostları..
Kendi hayatlarındaki bu riyakarlığı izah edemezler..
“Çevre” ise..
“Yeşil” ise..
“Ağaç” ise..
Ormandan bozma Acarkent’te niye oturuyorsunuz?
Beykoz Konakları’nda niye villa sahibisiniz?
Sarıyer’deki deniz manzaralı ormanlık alanın nimetlerini niye sömürüyorsunuz?
Tekrar altını çizmek zorundayım..
Yerin altı da bizim, yerin üstü de bizim..
Yerin altındaki “altın”nın da çıkarılması lazım.
Ağaçlarımızın da kesilmemesi lazım..
Bu ikisini buluşturmanın metodlarını aramalıyız..
Sahtekarlıklarla değil..
Samimi yaklaşımla olayı çözmeliyiz..
“Biz Gezi’ciyiz siz gidici” diyenler, 2014 seçimlerinde kimin gidici olduğunu gördüler..
Sonraki yıllardaki seçimlerde de, tekrar tekrar “gidici” olduklarını gördüler..
“Altında ölüm var” diyerek, parmaklarına taktıkları altın yüzükleri, kimse gizleyemez..
Lütfen biraz dürüstlük..
Birazcık samimiyet..
(YENİ AKİT)
Etiketler: Ali İhsan KarahasanoğluYorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
02 Mart 2020 YAZARLAR
02 Mart 2020 YAZARLAR
04 Ocak 2020 YAZARLAR
03 Ocak 2020 YAZARLAR