logo

Merdiven altı mescit


Fatma Barbarosoğlu
f.barbarosoglu@gmail.com

Önce ağladım. Dört metre kare alana serilmeye çalışılmış, alanın neredeyse iki katı olan eski, kirli halıya gözyaşlarım döküldü. Namazım bozuldu mu? Bilmiyorum. O sıra namazımın bozulup bozulmadığını düşünemeyecek halde idim. Ağlıyordum ölümüne ağlayan bir insandan daha farklı değildi haleti-i ruhiyem.

Rahmetli hayatta iken. Burası henüz restore edilmemişken. Eski bir taş bina iken. Üst katta kütüphanenin hemen yanında kılardık namazımızı. Yine öyle zannettim.

Bina restore edilmiş, giriş katı olabildiğinde cicili bicili hale getirilmiş. Kırk çeşit tatlının muhatabını beklediği “Turkish delights”, yerli yabancı turistlerin nazarına sunulmuş…

Her şey ne kadar da güzel, parlak, yeni ve cilalı…

Üst kata doğru meyledince, kurumun emektarı ardımdan yetişti. “Hocam” dedi “burada şey ediyoruz ARTIK.”

ŞEY. ARTIK.

Gösterdiği yere baktım.

Bakmadım dağıldım.

Dağılmış bedenimi,

Bedenimden çıkan kalbimi,

Kafatasıma isyan eden beynimi, dışarıda bırakıp prefabrik malzeme ile kapatılmış merdiven altına girdim.

Mezara girer gibi girdim. Dünyadan vazgeçer gibi girdim.

Buradan sağ çıkmazsam, hüznünden ölenler şehit olur mu tartışmalarına vesile olurum belki diye girdim.

Hüzünden ölünmüyormuş, ölünseydi çoktan ölmüştüm.

Henüz restore edilmiş tarihi binanın merdiven altı “mescidine” nasıl sığacaktım? Kalbimi dışarıda bırakarak. Beynimi dışarıda bırakarak. Gözümü, kulağımı dışarıda bırakarak. Bıraktım.

Beni insan yapan ne varsa dışarıda bıraktım. Zikreden otlar gibi sallandım durdum, iki metre karelik zeminde en az iki katı büyüklükteki eski kirli halının üstünde. Vakitsiz rüzgar yemiş ekin gibi sallandım, eğildim de doğrulamadım.

Haksızlık etmeyelim, mescidin mekanına yapılan saygısızlık, tabelasına gösterilen “itina” ile düzeltilmeye çalışılmıştı. İki metre kare merdiven altı için “pek sanatkarane” bir “tabela” hazırlatılmıştı.

Tabela çağı.

Açıl susam açıl.

Okulların kapısına tabela çakıyoruz Anadolu lisesi oluyor. Marketleri boşaltıp tabela çakıyoruz özel üniversite oluyor. Merdiven altını kapatıp tabela çakıyoruz mescit oluyor.

Bu kadar ağlayarak kıldığım bir namazım olmuş muydu? Ya da kıldığım namaz, namaz olmuş muydu? Gözyaşımın ve dahi namazımın içinde kop koyu bir dünya, gözlerimden akan yaş halıya düşüyor, ama beni temizlemiyordu.

“Ölümümüze” ağlıyordum, ağladıkça feraha ereceğime daha çok daralıyordum.

Sonraki günler ağlamaya devam ettim. Merdiven altı üretim, sahte yelekler kaç mültecinin canını aldı.

Merdiven altı üretim, merdiven altı ibadet. Daha sırada kim bilir neler var merdiven altına girecek.

En ferah, en temiz mescidler alışveriş merkezlerinde lavaboların kenarına iliştirilen “mescidler”.

Pek “dindardık” artık.

Artan “dindarlığımız” imanımızı değil ama kapitalizm ile muhabbetimizi gittikçe kavileştiriyordu.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
253 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...