Son Dakika
Gökyüzüne bakarak güneşin ve ayın deveranını tespit eden o görklü astronomlar, ayın yahut güneşin devrini tamamladığında neyin tamamlandığını elbette biliyorlardı. Zira onlar için yıl, kendisinden yenilikler, değişimler, gelişmeler beklenen bir şey değildi. Çünkü onlar, zamana hükmetmeye değil, onu sadece kayıt altına almaya çalışıyorlardı.
O görklü astronomlar artık yok elbet. Zaman da artık o eski zaman değil. Kendimizi zamanın efendisi, hükmedicisi saydığımız demlere eriştik. Zamanın içinde değil, üstünde görüyoruz kendimizi.
Eh, bu da bir bakıma normal… Tanrı fikrini bile önünde sonunda “insanın emri altında bir metafizik mesele” olarak kodlayan bizler, zamana mı boyun eğeceğiz?
Geçen her yılı sadece kendimizle ilgili bir hadise olarak değerlendirdiğimiz içindir belki de mutsuz oluşumuz. 2019 sana bir şey getirmediyse kötüdür yani. Ama sıkıntı yok. 2020 mutlaka iyi geçecek, mutlaka güzellikler getirecektir.
Böyleyiz çünkü biz. Artık bizim için her şey sadece şahsi, sadece bireysel. Dünya kulağımıza sürekli “en önemli olan sensin, senin dışındaki bütün önemler ancak sana göredir” diye fısıldıyor ve biz her seferinde bu fısıldamaya “işittik ve itaat ettik” karşılığını veriyoruz.
Bir yan yola ilerleyelim.
Kendimizi “sıkışıp kalmış” hissettiğimiz, çünkü sıkışıp kaldığımız bu dünya macerasında “özel tüketim günleri” diyebileceğimiz günlerin önerdiği o sahte umuda hepimizin ihtiyacı var galiba artık. Sevgililer gününü yalnız geçirmemek için o özel güne bir hafta kala kendisine sevgili yapan o tuhaf çaresizlik biçiminden bahsediyorum aslında.
Bir yan yola daha…
Noel Baba gelebilir mi? Elbette gelebilir. Çünkü artık Mevlid Kandillerinde çocuklarımıza kurabiye dağıtıp “bunu size Peygamberimiz yolladı” deniliyor okullarımızda. Her şeyin gereğinden fazla “fizikileştiği” bu çağda Noel Baba da gelir ve çeşitli bacalardan evlerimize sarkarak muhayyel şöminelerimizin yanına çeşitli hediyeler bırakabilir. Sıfır sorun.
Bir yan yol daha…
Tüketimi tetiklemeyen metafizikle asla ilgilenmez kapitalizm. Pazarı olmayan metafizikten ise nefret eder. Noel Baba’nın pazarı vardır, Mevlana’nın pazarı vardır, meditasyonun pazarı vardır… Mevlid Kandili’nin, şifa duasının, okunmuş kefenin vd.’nin de pazarı oluşmaktadır. Dolayısıyla artık mesele “bizimle” değil pazarla ilgilidir. Kızarak değiştiremeyeceğimiz acıklı gerçeğimiz budur. Artık Ehli Sünnet müdafiliği ile Kur’ân Müslümanlığı bile pazarın konusudur. Daha da acıklı gerçeğimiz de budur.
Son yan yola da girelim madem.
Ne bekliyorsun yeni yıldan? Şu basmakalıp dilekleri bir yana bırakıp söyle. Para, aşk, başarı, kariyer ilerlemesi gibi saçmalıkları bir kenara bırak. Gerçekten ne istediğini söyle. Mesela “geçen yıl olduğumdan daha ahlaklı biri olacağım” diye dilek tutabilir misin tam 00.00’da. Tutmazsın, tutamazsın değil mi? Çünkü yeni yılda bunu istemeni tuhaf bulmanı sağlayan saçma sapan bir düzenek var. Oysa yeni yılın getirebileceği en güzel güzellik budur bana kalırsa. “Geçen yıl olduğum insandan daha iyi bir insan olacağım” cümlesini bırakabilir misin boşluğa yahut evrene?
Bırakamazsın, çünkü yeni yıldan bu beklenmez. Yeni yıldan bu olduğun insandan daha güçlü, daha zengin, daha başarılı olmayı bekleyebilirsin ama “daha iyi” olmayı bekleyemezsin. Çünkü pazar senden maksimum verimi bu şekilde alamaz.
Hatırlayalım: “Sen bana yeni yılsın her dakika / her dakika bir yaşıma daha giriyorum”
Nasıl desem de yeni trende uygun olarak “muhafazakâr bir yeni yıl dileği” bıraksam şuracığa. Belki şu: “Yeni seneniz hayırlara vesile olsun inşallah. Rabbim bu yıl bütün güzellikleri yaşamanızı nasip etsin.”
Olmadı biliyorum. Ama zaten ben de acemisiyim bu işin. İdare ediverin artık.
(YENİ ŞAFAK)
Etiketler: İsmail KılıçarslanYorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
02 Mart 2020 YAZARLAR
02 Mart 2020 YAZARLAR
04 Ocak 2020 YAZARLAR
03 Ocak 2020 YAZARLAR