logo

İmkân ve zaaf


İsmail Kılıçarslan
i.kilicarslan@gmail.com

Şundan artık eminim: Sistematik düşünebilen birinci sınıf bir ilim adamıyla herhangi bir temas kesinlikle ufuk açıcı sonuçlar doğuruyor insan zihninde.

İzleyenleriniz olmuştur. Yusuf Genç ile birlikte hazırlayıp sunduğumuz Adres Defteri’nde bu hafta bu tanıma tam oturan bir ilim adamını, İbrahim Halil Üçer’i konuk ettik. Üçer, genç yaşına rağmen birikimi karşısında önünüzü iliklemeniz gereken bir âlim.
Hocanın editörlüğünü yaptığı İslam Düşünce Atlası, büyük bir kültür olayı olarak girdi hayatımıza. Hani bazı kitaplar vardır, yazıldıktan sonra artık o yazılmamış gibi davranamayız, onu hesaba katmadan o alanda kalem oynatamayız. Atlas, tam da öyle bir kitap… Atlas’a bir dördüncü cilt ekleneceği ve bir başka kıymetli âlim olan Ömer Türker hocanın öncülüğünde bu eserin tamamlayıcısı olarak gördüğüm “İslam Nazariyatları Atlası”nın da yayına hazırlandığı haberini mutlulukla paylaşayım.

Gelelim meselemize. Üçer ve arkadaşları, İslam düşüncesini dönemlere ayırarak takip etmemizi öneriyor bize. Klasik dönem, yenilenme dönemi, muhasebe dönemi ve arayışlar dönemi olarak dört döneme ayırıyorlar İslam düşüncesini.

Üçer, arayışlar döneminin ikinci diliminin, yani 20. yüzyılın tamamının Müslümanlar açışından bir çeşit iktidar arayışıyla, bir çeşit “emr isteği” ile geçtiğini anlattı yayında.

Çerçeveyi şöyle çizelim: 20. yüzyılın başında dörtte üçü fiilen emperyalist güçler tarafından işgal altında olan İslam coğrafyası, çıkışı “yeniden iktidar olmak için mücadele” konseptinde gördü. Kendi ülkelerindeki seküler, jakoben, batıcı, aydınlanmacı iktidarları devirerek “emri ele geçirmek” bir çeşit kızıl elmaya dönüştü İslami hareketler için. Türkiye’deki adının Milli Görüş, Mısır ve Biladü’ş-Şam’daki adının İhvan, Pakistan coğrafyasındaki adının Cemaat-i İslami olması sadece küçük farklılıklar doğurdu aslında. Bu hareketlerin temel hedefi ülkelerindeki mevcut batıcı-dayatmacı iktidarları legal yollarla devirerek, yerine İslami-özgürlükçü iktidarlar getirmekti.

Üçer hocaya kulak verelim: “Emr isteğinin yani iktidar mücadelesinin heyecanlı, insanın kanını kaynatan, samimi, dayanışmacı ve sloganik bir hüviyeti vardır ister istemez. Dolayısıyla arayışlar döneminin ikinci dilimi yani bütün bir 20. yüzyıl bu çerçevede ilerledi. ‘Politik alan’ bütün gündemimizi bile isteye ya da istemeksizin teslim aldı ve vaziyetimiz de ona göre şekillendi.”

Bir şekilde ülkelerindeki iktidarı ele geçiren İslami hareketlerin serencamına baktığımızda da ilginç sonuçlarla karşılaşıyoruz. Tunus’ta Nahda’nın, Mısır’da İhvan’ın başına gelenler/getirilenler malum. 28 Şubat’ta Milli Görüş’e reva görülenler de öyle. İran İslam Devrimi ise gerçekleşmesinden kısa süre sonra “sadece mezhep/ırk temelli bir emperyalist hareketlenmeye” dönüştü ki uzun uzun konuşulması ve hesaplaşılması gereken ibretlik bir meseledir.

Türkiye özelinde konuşmamız gerekirse Türkiye’deki İslami hareketlerin bir “emr beklentisi” kalmadı doğal olarak. Zira “içerisinde İslami hareketleri de eriten geniş tabanlı bir toplumsal koalisyon” olarak tanımlayabileceğimiz AK Parti bu beklentiyi o ya da bu oranda karşılamış oldu.

Meselenin ek yeri şurası. Üçer diyor ki “her emr, içerisinde çok çeşitli imkânlar ve çok çeşitli zaaflar barındırır. İslam düşüncesinin arayışlar döneminin sonuna geldiğini görmek lazım. Şimdi önümüzde iki dönem açılabilir. Ya ‘yeni teklifler dönemi’ olarak isimlendirilir bundan sonraki süreç ya da ‘tükeniş dönemi’ olarak. Politik alanla ilgimizi ne kadar ehlileştirebilirsek ‘yeni teklifler dönemi’ne o denli yaklaşmış, yakınlaşmış olacağız. İçimizden bazılarının ‘güncel politika’ ile ilgilendiği ama çoğumuzun kalıcı ve değişken olanı tespitle bambaşka şarkıların peşine düştüğü bir dönemi inşa etmek mümkün.”

Emrin zaaflarıyla didişmek yahut doğrudan emrin bir parçası olmak için çabalamak yerine emrin açtığı imkân koridorunu kullanarak dünyaya yepyeni tekliflerle gelmek. Yani kolları sıvamak… Bunun için geç kalmış sayılmayız ama erken olduğu da söylenemez doğrusu. O yüzden besmeleyi son derece halis bir niyetle çekmek lazım. “Adaletli şahitler” olarak yeni şeyler söylememiz lazım insanlığa.

Başarabilir miyiz? Evet ve elbette. Yeter ki kaderin gayrete âşık olduğunu akıldan çıkarmayalım.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » » »
Share
429 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...