logo

08 Kasım 2019

İhlas ve şirk, biri varsa diğeri yoktur


Faruk Beşer
f.beser@gmail.com

Şirk meselesini uzatmış sayılabiliriz ama değer. Çünkü mümin olarak bizden istenen şey, Allah’ın alanına başka hiç bir şeyi, ya da hiçbir kimseyi karıştırmadan ve ‘dini sadece O’na has kılarak’ kulluk etmemizdir. Din muameledir, yani imanın davranışa dönüşmesidir. Dinin O’na has kılınması demek, din adına yani ibadet kastıyla yaptığımız her davranışı sadece O’nun için yapıyor olmamız demektir. Allah’ın birliğini ve ibadetin sadece O’na yapılacağını prensipte herkes kabul eder ama uygulamaya yani muameleye gelince, ama, diye başlanır ve ibadet anlamı taşıyan davranışlarımız çatallanır, bazı davranışlara yorum ve kılıf aranır. Mesele çok önemli olduğu için; ‘dini sadece Allah’a has kılarak, duayı sadece Allah’a has kılarak’ ifadeleri Kuranıkerim’de en az yirmi kez tekrarlanır. Ayrıca bu anlama gelen başka onlarca ayeti kerime vardır. Demek ki, Allah kullarının zaafını biliyor.

Demiştik ki, Kuranıkerim dersimizde Zümer suresinin şirk ve ihlas konusunu vurgulayarak anlattığını fark ettik. Surenin inişi Mekke döneminin yarılarındadır ve müminlerin iman-şirk çizgisini artık netleştirmeleri önem kazanmıştır. Sure, bu meselenin ciddiyetine dikkat çekerek başlar:

‘Biz bu kitabı sana hakikat olarak indirdik, o halde sen de Allah’a, dini sırf O’na has kılarak ibadet et’ (2).

Allah’ın hakkı budur. Allah’a itaat ve ibadet anlamı taşıyan hareketlerinizde O’ndan başka bir şey düşünmeyin. Bunun adı ihlastır. Yani ihlas şirkin her çeşidinden arınmadır. Siz de dini sadece Allah için yaşayın denmiş gibidir.

Dikkat edin, Allah’ın istediği, katıksız/halis olan dindir. O’nun dışında veliler edinenler, biz onlara sırf bizi Allah’a daha çok yaklaştırırlar diye kulluk ediyoruz derler. Onların ihtilafa düştükleri konularda aralarındaki hükmü Allah verecektir. Allah yalancılara, katmerli kâfirlere hidayet vermez’ (3).

Buradan; bize şefaat ederler ve bu sayede biz Allah’a daha çok yaklaşırız diye Allah’ın dışında kutsallık atfedilen ve onlara gösterilen saygının ibadet anlamı taşıyacak bir şekle büründüğü her şeyin ya da her şahsın, dinin halis Allah için olmasına engel olduğu anlaşılıyor. Çünkü bu durum ibadete ve dindarlığa başkalarını dolaylı da olsa ortak kılma anlamına gelir.

Ayette putlar yerine veliler denmiş olması düşündürücüdür. Elbette Allah’ın veli kulları vardır. Biz onlardan olmaya çalışırız ama onları bir aracı olarak görmeyiz. Onların kimler olduğunu da kesin olarak bilemeyiz. Ama Allah’ın velisi olmanın şartının iman ve takva olduğunu bize bizzat Allah söylüyor. O halde bu özellikleri taşıyıp istikamet üzere gördüklerimize hüsnü zan besleriz, severiz ve sayarız. Bu ayrı bir şey.

Burada ilginç bir noktaya işaret etmeliyiz. Ne zaman Allah’tan başkasını ibadetlerimize ortak koşmayalım, O’ndan başkasından istimdad etmeyelim dense ki, bunlar Fatiha ile her gün tekrarladığımız, Allah’a ahdimizin gereğidir, bazı dervişler böyle söyleyenleri tarikat ya da tasavvuf düşmanı ilan ederek tepki gösterirler, böylece tasavvufu sanki Allah’tan başkasından imdat dileme olarak kabul etmiş olurlar. Oysa onların bu tavırları bir nebze ilmi olan insanları tasavvuftan uzaklaştırır. Dikkat edilirse böyle tavırlar sebebiyle bizde, çok azı müstesna, tarikatlara bağlı olanlar şeriatı iyi bilen insanlar değillerdir. Buna karşılık mesela Moritanya’da, Mağrib’te ve Suriye’de ilmiye sınıfı tasavvufun içindedir.

Meseleye ilimle bakacak olsak şunu kolaylıkla anlayabiliriz: Var sayalım ki, ölü ya da diri, bazı maneviyatı yüksek insanlardan istimdad eylemenin bir faydası olsun. Öncelikle bu bir varsayımdır ve delilsiz bir inançtan ibarettir. Delil deyince de dinimizin bize delil olarak sunduğu bilgileri kast ediyoruz. İkinci olarak bunun aksini gösteren, başta ‘iyyâke nestaîn’ olmak üzere sayısız delil ve uyarılar vardır. Üçüncü olarak, siz böyle bir hataya düşmeyiz deseniz bile, bu inancın kulları ilahlaştırdığına dair her gün sayısız örnekler görüyoruz. O halde bunca açık olumsuzluklar karşısında öyle bir varsayımla hareket etmek ne aklın, ne de İslam’ın kabul edeceği bir şeydir. Kaldı ki, Allah bize ‘yaşayan da bir delille yaşasın, ölen de bir delille ölsün, doğru söylüyorsanız delilinizi getirin’ diyor. Hıristiyanlar da önce Hz. İsa’yı yüceltmede aşırı gittiler, arkasından papazları Allah’tan esinlenen, yani bir nevi vahiy alan yanılmaz insanlar olarak gördüler ve yoldan çıktılar. Şia da imamlarını, tam da onların papazları bildikleri gibi bildi, onlar masumdur, söyledikleri Allah’tandır dediler. Peki, biz ne yapıyoruz?

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
340 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...