logo

03 Kasım 2018

Gündelik hayat politikaları…


Ayşe Böhürler
a.bohurler@gmail.com

Kendi hikâyemize odaklanmamız ve onu fazla önemsememiz gençlerin hayata bakışlarını, bizden farklı yönlerini anlamamızı da engelliyor. Nasıl biz kendi zamanımızın ruhunu yansıtıyorsak, onlar da şimdiki zamanın ruhunu yansıtıyorlar. Olaylara verdikleri tepkiler, hayatlarını kurgulayış biçimleri, ilişkilere bakışları çok şükür bizden farklı… Annelik babalıkları da bizim kuşaktan farklı. Aile ilişkileri, eş beklentileri…

Hasılı kelâm farklı bir jenerasyon olarak değişik ilgi alanlarıyla kendilerini ortaya koyuyorlar. Mesela tüketici birey olmaya direniyorlar. Whatsapp gruplarından bebek eşyalarını, araç gereçleri değiş tokuş yapıyorlar. İhtiyaçları olmayan eşyalarını ihtiyacı olana transfer ediyorlar. Bir şey lazım olunca mağazalardan önce oraya bakıyorlar. Çocuklarına bakım süreçlerinde daha rahat ve doğal hareket ediyorlar. Biz olaylara daha çok din penceresinden bakıyorduk, onlar ise daha gündelik hayata düşünüyorlar. Dijital dünyayı kullanıyorlar ama çocuklarını oradan uzak tutuyorlar. Modern yenilikçi tavsiyelere değil, geleneksel ve doğal olana daha çok kulak veriyorlar. Büyük büyük işler başarmak, kendilerini gerçekleştirmek gibi hedefler yerine kendi dünyalarında mutluluklarını önceliyorlar. Bizim dönemlerimizin ‘feminist’ tavırları da yok onlarda, belki buna ihtiyaç da hissetmiyorlar. Bizler gibi ideoloji baskın mevzuları da gündemleri de yok! Daha çok kendileri ile ilgililer.
Dünya, çevre, siyaset, kültür, felsefe konularıyla ilgileniyorlar ama bizim gibi ‘bir dünyayı değiştirme’ misyonları filan da yok. İddialı değiller, öyle büyük büyük dava gibi lafları da yok! Ama çevrelerinde olan bitene duyarlı ve yapabilecekleri kadarından kendilerini sorumlu hissediyorlar. Daha gerçekçiler, ayakları daha çok yere basıyor. Gelenek derken bizim o taa kadim zamanlara kadar uzanmıyor, yakına bakıyorlar. Mesela biz onların yaşındayken İslâm kültürünü öğreteceğimiz, yaşatabileceğimiz anaokulu projesi geliştirmeye çalışıyor idik. Onlar ise çocuklara doğayı tanıtan, ona yaklaştıran, bilimsel düşünceye kapı açan ‘USTURLAB’ çatısı altında programlar yapıyorlar… Doğaya dönüş, tüketime karşı olmak, iddia alanlarını farklılaştırmak, dindarlığa ve de başörtüye yükledikleri anlamlar da farklı… Başka bir dünyayı inşa ediyorlar. Onlar da bizim izimiz var elbette ama farklı olduklarını görmek gerekiyor. Gençleri izlemek gerekiyor. Sade, sakin gündelik hayat politikalarıyla yeni dünyanın alternatifini de, muhalefetini de çıkaracaklar diye düşünüyorum…

BİR ŞEY SATIN ALMA!

Gerçek Hayat’ta Cihan Aktaş’ın Amerika’daki Seattle şehrine ilişkin gözlemlerini okurken benzer bir yaklaşımı orada da gördüm. Cihan bir mimar ve yazar kimliğiyle şehrin dönüşümü içinde ortaya çıkan yeni kimliği çok çok iyi anlatmış. Kentsel planlama şehirli ruhunu nasıl etkiliyor? Bu konuyu çok iyi tasvir ediyor. Yazıyı tavsiye ediyor burada küçük bir alıntıyı sizinle paylaşıyorum…

“İsmi hafızalara küreselleşme karşıtı protestolarla kazınan Seattle’ın en önemli iki meselesi, trafik ve evsizlik. Bunun başlıca sebebi ise ‘gentrification’ olarak bilinen şehir merkezlerini ‘sıhhileştirme’ projeleri… Yani suç oluşturan bölgeleri boşaltarak onları konut siloları denilecek yerlere, şehir dışına aktarmak aktarmak… Bu alt üst oluşun yol açtığı kişisel dramların da etkilediği 14 bin civarında evsiz yaşıyor. Seattle’da. Bir metafor olarak konuşulan modernizmin evsizliği vücut buluyor hazin kişisel hikayelerde. Beri taraftan, Seattle’da küreselleşme karşıtlığının şekillendirdiği dayanışma ağları ‘yenilik’ ve ‘tüketim’ teşvikine karşı fiili eleştiri üretmeyi sürdürüyor… ‘Bir Şey Satın Alma’ grupları. Satın almaya teşvik eden onca söylem, kanal ve faaliyet içinde bu gruplar marjinal görünseler de farklı bir gündelik hayat politikası sunuyorlar. ‘Komşu komşunun külüne muhtaçtır’ atasözümüz yeniden yorumlanıyor sanki burada. Benzeri whatsapp grupları göçmenlere yardım için de faaliyet gösteriyor. Liseli gençlerle çalışan bir toplumsal örgütlenme olan Sawhorse Revolution (Testere Tezgâhı Devrimi) Seattle’da evsizleri himaye için bir faaliyet başlatmış. Bu faaliyet neticesinde oluşmuş inşaat ustaları, mimarlar, bilim insanları ve eğitmenleri içine alan İmpossible City (İmkansız Şehir) hareketi. Liseli öğrenciler hem usta bir ekipten bir ev yapmanın, bir köy kurmanın inceliklerini öğreniyor, hem de hayır işliyorlar. Geri dönüştürülmüş malzeme, güneş enerjisi, sıcak suyla banyo yapma imkânı, herkesin kullanımına açık bir mutfak…”

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
647 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...