Son Dakika
100.000’e yakın cami var, yurdun dört bir yanına dağılmış ve bunun daha fazlası Diyanet personeli. Müezzini var, Kur’an kursu hocası var. Düşünün bir o kadar cami derneği var, sadece yönetim kurullarının toplamı bir milyona yakın insan eder.
600’den fazla İmam Hatip okulu var ve bu okullarda 627.000 öğrenci kayıtlı. Ayrıca Kur’an kurslarımız var.
İlahiyat Fakültesi sayısı 8 yılda 22’den 105’e çıktı. Öğrenci sayısı da aynı ölçüde arttı.
İmamlar devlet memurudur ve ülkemizde en yaygın devlet örgütü Diyanet’tir. Muhtarlıklar bile cami kadar değildir.
Yukarıdaki rakamların dışında dev bir eğitim kadrosu var bu okullarda.
Bu mekanların hepsinde cami derneği ya da okul aile birlikleri var. Yani cami dernekleri Türkiye’nin, aynı zamanda sivil toplum örgütüdür. Cami merkezli birçok okul, yurt, vakıf, dernek, sendika var.
Gayrimenkul stoğu açısından okul sayısı ile cami sayısı kıyaslanamaz.
Eğer buna her sosyal yapı, petrol istasyonu, otel ve lokantalara kadar yayılan mescidleri de eklerseniz. Dev bir örgütle karşılaşırsınız.
Peki biz bu kadar insan ve kaynakla ne üretiyoruz? Ne kadar verimliyiz?.
Daha cemaatten hiç söz etmiyoruz. Camilerimizde sayıları milyonlarla ifade edilen bir cemaat var.
Bakın, sadece yaptıklarımızdan ve söylediklerimizden değil, yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan ve söylememiz gerekirken söylemediklerimizden de hesaba çekileceğiz. Bu anlamda camilerimizi yöneten yöneticilerimiz, imamlarımız ve cemaatimiz… Görevimizi hakkı ile yaptığımızı söyleyemeyiz.
Belki bugün yaşanan birçok kötülüğün en önemli sebeblerinden biri bizim ihmallerimizden kaynaklanmaktadır. Öğretmenlerimiz ve imamlarımız en büyük sorumluluğa sahip kesim. Elbette siyasetçi de, gazeteci de hepimiz mes’ulüz. Ama kalbimiz ve beynimiz bu insanlara emanet. MEB resmi kayıtlarına göre, bugün resmi ve özel 11 bin 649 okul öncesi, 24 bin 963 ilkokul, 19 bin 284 ortaokul ve 12 bin 515 lise olmak üzere toplam 68 bin 411 okulda, 1 milyon 97 bin 292 öğretmen ve toplam 17 milyon 505 bin 379 öğrenci ile eğitim öğretime devam edilmektedir. Ve çocuklarımız günde 5 saat ve haftada beş gün bu kişilere emanettir.
Geldiğimiz noktada paramız, malımız, makamımız ve gücümüz düne göre daha fazla. Ama imanımız, aklımız ve mutluluğumuzun daha fazla olduğunu söylemek kolay değil. Paramız, gücümüz ve makamımıza aklımız ve imanımız yön vermiyor, aksine bunlar aklımız ve imanımıza yön veriyor maalesef. İşte bu tam bir felakettir. Elde ettiğimizle kaybettiğimiz arasındaki fark zararımızdır bugün.
Mutluluk katsayısı ile ilgili olarak farkında mısınız bilmiyorum, evlilik yaşı yükseldi, boşanmalar arttı. Evlenmeyenlerin sayısı artarken, devam eden evliliklerde mutluluk katsayısı da düşük. Çocuk sayısı giderek azalıyor. Dahasını söyleyeyim, uyuşturucu ve alkol kullananların sayısı artıyor, intihar edenlerin sayısı da. Psikolojik sorunlarda patlama var. Namaz kılanların sayısında düşüş var.
Anlayacağınız “saflarımız sık ve doğru değil” eskisi kadar. Kaldı ki, eskiden de durumumuz içaçıcı değildi. Bahanemiz vardı, baskılar yüzünden bu halde olduğumuzu düşünüyorduk. Bugün servet ve iktidarla tanıştık, ama halimiz dünden daha iyi değil. Bugün bağımlılık noktasında “muhafazakar” aileler, sekülerlerin önünde gidiyor.
Dün İmam-Hatip, başörtüsü mücadelesi veriyorduk, bugün sayısal olarak başörtülülerin sayısında da, İmam Hatiplerin sayısında da büyük bir artış var ama muhteva yok. Nicelik var ama nitelik yok. İşin ruhunu kaybettik.
Aile ve cami üzerinde daha fazla düşünmemiz gerek. Her şey para, mal ve makamdan ibaret değil. Aklımız ve imanımız ilk kurtarılması gereken değerlerimiz. FETÖ ve benzeşikleri kalbimizi boşalttı. Siyaset, dünya metaı konusundaki bastırılmış ihtiraslarımızın dışa çıkmasına sebeb oldu. İktidarı ele geçirince bütün sorunlarımızın çözüleceğini sandık. Yanılmışız. Biz başkalarını dönüştürmek için çıktığımız yoldan kendimiz dönüşmüş olarak geri dönüyoruz. Para ve iktidar ilişkileri bizi kişi ve cemaat olarak dönüştürdü.
Dün dış tehditler karşısında dayanışıyorduk, bugün menfaat paylaşımı konusunda rekabet ediyor, çatışıyoruz. STK’larımız siyasetle imtihanında kaybettiler.
Şimdi eve dönme zamanıdır. Cami sadece farz-ı ayn’ların mekanı değil, farz-ı kifaye’lerin örgütlendiği yer olmalıdır. Cami mektep olmalıdır. Cami, Müslümanların, alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmeti olarak kendi dışındaki topluluklara karşı sorumluluklarını yerine getirme mekanı olmalıdır.
Selâm ve dua ile.
(YENİ AKİT)
Etiketler: Abdurrahman DilipakYorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
02 Mart 2020 YAZARLAR
02 Mart 2020 YAZARLAR
04 Ocak 2020 YAZARLAR
03 Ocak 2020 YAZARLAR