Son Dakika
İfade özgürlüğü, tanımı itibarıyla, insanların düşüncelerini, hiçbir korkuya, baskıya ve tehdide maruz kalmadan özgürce ifade edebildiklerinde gerçekleşir. Dolayısıyla fikirlerin ifade ediliş biçimindeki üslup ya da adabı muaşeret kurallarına uygun olup olmaması herhangi bir sınırlama ve de hoşgörü konusu olamaz. Aykırı fikirler toplum tarafından kabul edilmeyebilir, hatta rahatsız edici de bulunabilir, ama bütün bunlar yasaklama ve sansür için gerekçe olamaz.
***
Unutmayalım ki bazı fikirlerin sisteme karşı olması, iktidar politikalarını eleştiri mahiyeti taşıması demokratik toplumlar için, aynı zamanda bir sağlık işaretidir. Ve çoğulcu kültürün ürünü olan demokrasilerde aykırı fikirlere biz katılmasak da, hatta tümden karşı olsak da bu fikirlerin hiçbir tehdide maruz kalmadan özgürce ifade edilebilmesi çoğulculuğun bir gereğidir.
Fikirlerin tartışılmadığı, ifade hürriyetinin önünün yargısal ya da idari tehditlerle kesildiği toplumlarda sivil toplum anlayışının gelişmesi mümkün değildir. Ne yazık ki bu tür toplumlarda yaratıcılığın, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin önü her zaman kapalıdır.
Çünkü bilimsel araştırma zemininin oluşabilmesi için çoğulcu toplumun kültürel ortamına ihtiyaç vardır.
Ancak böyle bir ortamda, her türlü önerme hayal ürünü bile olsa mantık, yöntem ve gözlem açısından tartışılıp değerlendirilmesine ve sonuçlar üretilmesine imkan sağlayacaktır. Kaldı ki yaratıcı fikirlerin ve buluşların ortaya çıkması da ancak kontrol altına alınmamış düşünce ve ifade ortamında mümkün olabilmektedir.
Bilim ve düşünce insanlarının aykırı görüşleri, eleştirileri zaman zaman toplumu incitebilir, hatta iktidarları rahatsız da edebilir. Ama kabul etmek gerekir ki eğer fikirlerin serbestçe dolaşımını engellersek, yeni yaratıcı düşüncelerin doğmasından ve dünyadaki bilimsel gelişmelerden de mahrum kalırız.
Bilim Akademisi İnsan Hakları ve Etik Komisyonu’nun, akademisyenin imzaladığı “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildirinin ardından başlayan tartışma, gözaltı ve soruşturmalar hakkında yaptığı değerlendirmedeki şu ifadeler son derece ufuk açıcı:
“Bilim insanlarının düşünce ve ifadelerini sadece iktidarın, toplumun, bir ideolojinin vb. sınırların içine hapsetmeye çalışırsak, emin olunuz ki, hayatı kolaylaştıran birçok buluşa da elveda demeyi göze almamız gerekecektir. Fikir özgürlüğü olmayan toplumlarda yaratıcı düşünce olmaz ve eninde sonunda ekonomik gelişme de tıkanır. Biz halâ anne ve babalarımızın hayatlarını sürerken, ifade özgürlüğünü sınırlandırmayan yerleşik demokrasiler, (örneğin ABD, Finlandiya, İtalya, Şili, Güney Kore, Japonya, İngiltere, İsveç vb.) buluşlar yapmaya devam edeceklerdir. O zaman bizler, onların iktisadi düzeyini gıpta ile seyretmeye devam edecek, düşünen bireylerimizi yurt dışına beyin göçü olarak göndermeyi arttıracak, ülkemizin iktisadi gelişmesinden de feragat edeceğiz.”
Hal böyleyken, Anayasa Mahkemesi’nin akademisyenlerle ilgili verdiği “hak ihlali” kararı üzerinde koparılan fırtına gerçekten üzüntü vericidir. Her şeyden önce AYM’nin “terörü meşrulaştırmak” gibi bir ithama maruz bırakılması haksızlıktır. Çünkü AYM’nin bu konudaki ifadeleri son derece açıktır: “Ülkenin bir bölgesinde terör örgütü mensuplarınca açılan hendeklere ve silahlanmaya müdahale eden, bu anlamda da terörle mücadele eden devleti halka ‘katliam’ ve ‘işkence’ yapmakla suçlayan bir açıklamaya katılmak elbette mümkün değildir.”
İmzacı akademisyenlerin PKK’yı hiç eleştirmeyip, devleti ‘katliam’la suçlaması kelimenin tam anlamıyla aymazlıktır. Ancak AYM’nin de belirttiği gibi “Terörle etkin mücadele, terörizmin yıkmak istediği demokratik hukuk devletinin temel ilkelerini koruyarak yapılabilir.”
***
Bilim Akademisinin değerlendirmesinde yer verilen şu örnek son derece dikkat çekicidir. 11 Eylül 2001’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin bulunduğu İkiz Kulelere yapılan el-Kaide saldırısı sonrasında Colorado Üniversitesi beşeri bilimler profesörü Ward LeRoy Churchill, hükümetin izlediği dış politikayı ağır bir dille yeren, özellikle kışkırtıcı bir dizi yayın yapmıştır. Nazi savaş suçlusu Eichmann’ın adını kullanarak, ikiz Kulelerde çalışan mali sektör elemanlarını “küçük Eichmannlar” diye nitelendiren Churchill; ABD dış politikası hakkında da “soykırıma eğilimli emperyalizm” tabirini kullanmıştır. Bunun üzerine Colorado üniversitesi Churchill’i işten çıkarmış ve uzun bir hukuki itiraz süreci sonunda da işine geri dönmesine mahkemelerce izin verilmemiştir. Ancak Churchill Amerikan politikasına ve sistemine yönelttiği eleştirel ifadelerden dolayı terörü övme veya ABD devletine hakaret gibi bir suçlamayla ne tutuklu ne de tutuksuz olarak yargılanmamıştır.
(KARAR)
Etiketler: Mehmet OcaktanYorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
02 Mart 2020 YAZARLAR
02 Mart 2020 YAZARLAR
04 Ocak 2020 YAZARLAR
03 Ocak 2020 YAZARLAR